Ben kendimi kötü bir şekilde ifade etmiş olmalıyım.
- I must have expressed myself badly.
O kendini kötü bir şekilde yaktı.
- He burned himself badly.
Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
- It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
Tom beni rahatsız etmeyi bırakmadı.
- Tom wouldn't stop badgering me.
Benim kötü bir sert ensem var.
- I have a bad stiff neck.
Sahtekâr olma konusunda kötü bir üne sahiptir.
- He has a bad reputation of being dishonest.
Sahte para her zaman geri gelir.
- Bad money always comes back.
Tom emniyet kemerini takıyor olsaydı o kadar kötü yaralanmazdı.
- If Tom had been wearing his seat belt, he wouldn't have been injured so badly.
Mary berbat bir şekilde hayal kırıklığına uğratıldı.
- Mary has been badly let down.
Mary berbat plastik cerrahi sonrası kötü bir şekilde yara iziyle bırakıldı.
- Mary was left badly scarred after botched plastic surgery.
Bir konser sırasında konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to talk during a concert.
Ağzın doluyken konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to speak with your mouth full.
O bir atılımı gerçekleştirmek için yeteneğini berbat bir şekilde abarttı.
- He badly exaggerated his ability to achieve a breakthrough.
Berbat bir şekilde yanmış pilot hâlâ pilot kabinindeydi.
- The badly burnt pilot was still in the cockpit.
O, fena halde azarlanmış görünüyor.
- It seems that he was badly scolded.
Onun fena halde paraya ihtiyacı vardı.
- She badly needed the money.
O, fena halde yeni bir elbise istiyor.
- She wants a new dress badly.
Tom bir trafik kazasında fena halde yaralandı.
- Tom was badly injured in a traffic accident.
Ben onun bir otomobil kazasında kötü yaralandığını duyunca çok şaşırdım.
- I am very much surprised to hear that he got badly injured in a motorcar accident.
O, oğullarına kötü davrandı.
- He behaved badly to his sons.
Bunu çok fazla istemelisin.
- You must want this very badly.
Biz ona çok kötü davranırsak, haksızlık olur.
- It would be unfair if we treated him so badly.
Bunu ne kadar şiddetle istiyorsun?
- How badly do you want it?
Seni şiddetle özleyeceğiz.
- We will miss you badly.
Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük.
- Tom's face is badly bruised.
Sepetteki bir çürük elma bütün sepeti çürütür
- One bad apple spoils the barrel.
Öğünler arasında yemek yeme sağlığınız için gerçekten zararlı mıdır?
- Is eating between meals really bad for your health?
Sigara içmenin sağlık için zararlı olduğunu söylemeye gerek yok.
- It goes without saying that smoking is bad for the health.
Paul bugün yatakta hasta. Çok kötü.
- Paul is sick in bed today. That's too bad.
Annem kötü bir soğuk algınlığından dolayı hasta.
- My mother is sick with a bad cold.
Aşağılık kompleksleri hakkında kötü şey onlara yanlış insanların sahip olması.
- The bad thing about inferiority complexes is that the wrong people have them.
Tom Fransızcayı o kadar kötü konuşuyor ki çoğunlukla yanlış anlaşılıyor.
- Tom speaks French so badly that he is often misunderstood.
Tom'un çantası ağır hasar gördü.
- Tom's bag was badly damaged.
O, kazada ağır yaralandı.
- He was injured badly in the accident.
I didn't do too bad in the last exam.
Tom hasn't been badly wounded yet.
- Tom hasn't yet been badly wounded.
Tom hasn't been badly injured yet.
- Tom hasn't yet been badly injured.
I want it so badly.
He's never badly. (He's never ill.).
... was very badly written, so it allowed anyone else to do that, too. Once you were infected, ...
... boxes. Cars are computers we put our bodies into. 747s are badly secured Solaris boxes ...