Sürekli seni desteklemekten bıktım.
- I'm fed up with always backing you up.
Sen yanlış atı destekliyorsun.
- You're backing the wrong horse.
Sürekli seni desteklemekten bıktım.
- I'm fed up with always backing you up.
O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
- She is carrying a backpack on her back.
Sırtımda kötü bir ağrım var.
- I have a bad pain in my back.
Bana onun geniş bir arkası olduğu söylendi.
- I am told he has a broad back.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
Belki bütün bunu tersine yapıyoruz.
- Maybe we're doing this all backwards.
Ne yazık ki plan ters tepti.
- Unfortunately, the plan backfired.
O geri döndüğünde ona sor.
- Ask her when she comes back.
O asla geri dönmemek üzere Japonya'dan ayrıldı.
- He left Japan never to come back.
Tom beni desteklemek için kaldı.
- Tom stayed to back me up.
Sürekli seni desteklemekten bıktım.
- I'm fed up with always backing you up.
Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
- If you shave your hair, it will grow back thicker.
Omurgasızların hiçbir omurgası veya bel kemiği yoktur.
- Invertebrates have no backbone or spinal column.
Tom şimdi vazgeçmek üzere değil.
- Tom isn't about to back down now.
Bir bebek olmak için geriye gitmek istiyorum.
- I want to go back to being a baby.
Sadece ne kadar geriye gitmek istiyorsun?
- Just how far back do you want to go?
Tom ve Mary restoranın arkasındaki masalardan birinde.
- Tom and Mary are at one of the tables in the back of the restaurant.
Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci, cep telefonundan mesaj atıyorlardı.
- Several students in the back of the classroom were texting.
Ütü soğuduktan sonra Mary elektrik kablosunu ütüye sardı, ütüyü tekrar rafa koydu, ütü masasını katladı ve onu yine dolaba kaldırdı.
- After the iron had cooled off, Mary wrapped the electrical cord around the iron, put the iron back on the shelf, folded up the ironing board, and put it away back in the closet.
Galiba yarın yine buraya geri geleceğim.
- I'll probably come back here again tomorrow.
Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.
- When did you return? I came back the day before yesterday.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
- Hearing this song after so long really brings back the old times.
Bu hükümet gerçekten eskiye dönüş yapıyor.
- This government is really putting the clock back.
Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.
- You'll have to come back in a while: the man dealing with that business has just gone out.
Seni daha sonra tekrar arayayım,tamam mı?
- Let me call you back later, OK?
Tekneye geri dönelim.
- Let's get back to the boat.
Ben tekneye geri yüzdüm.
- I swam back to the boat.
Geçmişte lisede, her sabah altıda kalkardım.
- Back in high school, I got up at 6 a.m. every morning.
Mütevazı bir geçmişten geliyorum.
- I come from a humble background.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Tom geçmişe seyahat etti.
- Tom traveled back in time.
Biz uzun süredir arkadaşız.
- We're friends from way back.
Bütün arkadaşları onun planını destekledi.
- All his friends backed his plan.
Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
- Why is it easier to park the car backwards than forwards?
Tom Mary'yi memnun etmek için geriye doğru eğilir.
- Tom bends over backwards to please Mary.
Niçin içeri dalmıyoruz?
- Why don't we duck back inside?
Tom yine uykuya daldı.
- Tom fell back asleep.
Hayatında geriye baktığında, o derin üzüntü duymuştur.
- She regretted deeply when she looked back on her life.
Aktris, sahne üzerinde geriye düştü.
- The actress fell backward over the stage.
Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.
- By the time you came back, I'd already left.
25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.
- I've got to take my library books back before January 25th.
Sözünden dönebileceğini düşündüm.
- I thought you might back out.
Jane asla sözünden dönmez.
- Jane never backs down.
Resmimizi arkadaki heykelle çektirelim, değil mi?
- Let's have our picture taken with the statue in the back, shall we?
Sana yardım etmek için geri geldim.
- I came back to help you.
Tom yardım etmek için beni geri gönderdi.
- Tom sent me back to help.
Onun öğle yemeğinden önce geri gelmesini bekliyorum.
- I expect her to come back before lunch.
Lütfen 2.30'a kadar bekle. Tom o zaman geri dönecek.
- Please wait till 2:30. Tom will back then.
Tom'un saçları arkaya taranmıştı.
- Tom's hair was slicked back.
Tom saçını arkaya taramıştı.
- Tom had his hair slicked back.
O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
- He isn't back yet. He may have had an accident.
Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.
- No cultural background is necessary to understand art.
Polis kalabalığı geride tuttu.
- The police held the crowd back.
Polis öfkeli kalabalığı geride tuttu.
- The police held the angry crowd back.
O birçok kez bize doğru baktı ve uzaklaştı.
- He looked back at us many times and walked away.
Tom arabasına döndü ve uzaklaştı.
- Tom got back in his car and drove away.
It's a volunteer organization that works with backing from the city and a few grants.
The cardboard backing gives the notebook a little extra stiffness.
Turn the book over and look at the back.
I hurt my back lifting that dictionary.
We'll meet out in the back of the library.
The ship's back broke in the pounding surf.
The small boat raced over the backs of the waves.
I hung the clothes on the back of the door.
I’d like to find a back issue of that magazine.
I still need to finish the back of your dress.
The titles are printed on the backs of the books.
Can you fix the back of this chair?.
U in rude is a back vowel.
Put some back into it!.
Tap it with the back of your knife.
The office fell into chaos when you left, but now order is back.
Tom entered through the back door.
- Tom came in through the back door.
Tom came in through the back door.
- Tom entered through the back door.