Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
- As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
- Japanese women carry their babies on their backs.
Çamaşır yıkarken oğlunun pantolonunun arka cebinde bir prezervatif buldu.
- While doing the wash she found a condom in the back pocket of her son's pants.
Hisleri, görüntüleri, düşünceleri ya da anıları iletmeyen müzik sadece arka fon gürültüsüdür.
- Music that doesn't transmit feelings, images, thoughts, or memories is just background noise.
Kazağını ters giymişsin.
- Your sweater is on backwards.
Ne yazık ki plan ters tepti.
- Unfortunately, the plan backfired.
Sekizden önce geri döndü.
- He came back before eight.
O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
- He isn't back yet. He may have had an accident.
Tom beni desteklemek için kaldı.
- Tom stayed to back me up.
Sürekli seni desteklemekten bıktım.
- I'm fed up with always backing you up.
Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
- If you shave your hair, it will grow back thicker.
Omurgasızların hiçbir omurgası veya bel kemiği yoktur.
- Invertebrates have no backbone or spinal column.
Tom şimdi vazgeçmek üzere değil.
- Tom isn't about to back down now.
Sadece ne kadar geriye gitmek istiyorsun?
- Just how far back do you want to go?
Bir bebek olmak için geriye gitmek istiyorum.
- I want to go back to being a baby.
Tom ve Mary restoranın arkasındaki masalardan birinde.
- Tom and Mary are at one of the tables in the back of the restaurant.
Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci, cep telefonundan mesaj atıyorlardı.
- Several students in the back of the classroom were texting.
Galiba yarın yine buraya geri geleceğim.
- I'll probably come back here again tomorrow.
Yarına kadar buna yine ihtiyacım var.
- I need this back by tomorrow.
Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.
- When did you return? I came back the day before yesterday.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
- Hearing this song after so long really brings back the old times.
Tepenin üstündeki eski kilise on ikinci yüzyıla kadar uzanmaktadır.
- The old church on the hill dates back to the twelfth century.
Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.
- When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet.
Bir kertenkelenin kuyruğunu kesersen, o tekrar uzar.
- If you cut the tail off of a lizard, it will grow back.
Tom tekneye dönmeye çalıştı.
- Tom tried to get back in boat.
Tekneye geri dönelim.
- Let's get back to the boat.
Mütevazı bir geçmişten geliyorum.
- I come from a humble background.
Leyla sıkı bir dini geçmişten geliyor.
- Layla comes from a strict religious background.
Tom geçmişe seyahat etti.
- Tom traveled back in time.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Muhtaç arkadaşlarına asla sırtını dönmez.
- He never turns his back on a friend in need.
Bütün arkadaşları onun planını destekledi.
- All his friends backed his plan.
Tom geriye doğru yürüyor.
- Tom is walking backwards.
Tom geriye doğru bir adım attı.
- Tom took a step backward.
Niçin içeri dalmıyoruz?
- Why don't we duck back inside?
Babam eve dönmeden önce uykuya daldım.
- I fell asleep before father came back home
Köpek geriye doğru yürüdü.
- The dog walked backward.
Nereye gittiğimizi bilmek için bazen geriye bakmalıyız.
- Sometimes we need to look back to know where we are going to.
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.
- By the time you came back, I'd already left.
Tom kesinlikle sözünden dönecek bir insan tipi gibi görünmüyor.
- Tom certainly doesn't seem like the kind of person that would back down.
Tom şimdi sözünden dönemez.
- Tom can't back down now.
Resmimizi arkadaki heykelle çektirelim, değil mi?
- Let's have our picture taken with the statue in the back, shall we?
Tom yardım etmek için dönen tek kişi.
- Tom is the only one who came back to help.
Tom yardım etmek için beni geri gönderdi.
- Tom sent me back to help.
Lütfen 2.30'a kadar bekle. Tom o zaman geri dönecek.
- Please wait till 2:30. Tom will back then.
Her zaman bir kötümserden ödünç para al; o, geri ödenmesini beklemez.
- Always borrow money from a pessimist; he doesn't expect to be paid back.
Tom saçını arkaya taramıştı.
- Tom had his hair slicked back.
Tom'un saçları arkaya taranmıştı.
- Tom's hair was slicked back.
Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.
- No cultural background is necessary to understand art.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Polisler kalabalığı geride tuttu.
- The police held back the crowd.
Polis kalabalığı geride tuttu.
- The police held the crowd back.
O birçok kez bize doğru baktı ve uzaklaştı.
- He looked back at us many times and walked away.
TV uzaktan kumandasını bana geri ver.
- Give me back the TV remote.
Turn the book over and look at the back.
I hurt my back lifting that dictionary.
We'll meet out in the back of the library.
The ship's back broke in the pounding surf.
The small boat raced over the backs of the waves.
I hung the clothes on the back of the door.
I’d like to find a back issue of that magazine.
I still need to finish the back of your dress.
The titles are printed on the backs of the books.
Can you fix the back of this chair?.
U in rude is a back vowel.
Put some back into it!.
Tap it with the back of your knife.
The office fell into chaos when you left, but now order is back.
/eɪ/ This diphthong is a glide from mid front tongue position toward a higher, backer position similar to that of /ɪ/.
Tom came in through the back door.
- Tom entered through the back door.
Tom entered through the back door.
- Tom came in through the back door.