Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
O, alanı elininin arkası gibi bilir.
- He knows the area like the back of his hand.
Tom sandalyenin arkasına dayanıyordu.
- Tom was leaning on the back of the chair.
Tom'la kamyonetin arkasına atladım.
- I jumped into the back of the pickup truck with Tom.
Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
- As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
- She is carrying a backpack on her back.
Bana onun geniş bir arkası olduğu söylendi.
- I am told he has a broad back.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
Kazağını ters giymişsin.
- Your sweater is on backwards.
Ne yazık ki plan ters tepti.
- Unfortunately, the plan backfired.
O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
- He isn't back yet. He may have had an accident.
O geri döndüğünde ona sor.
- Ask her when she comes back.
Tom beni desteklemek için kaldı.
- Tom stayed to back me up.
İddiaları kanıtla desteklemek önemlidir.
- It's important to back up claims with evidence.
Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
- If you shave your hair, it will grow back thicker.
Omurgasızların hiçbir omurgası veya bel kemiği yoktur.
- Invertebrates have no backbone or spinal column.
Tom şimdi vazgeçmek üzere değil.
- Tom isn't about to back down now.
Bir bebek olmak için geriye gitmek istiyorum.
- I want to go back to being a baby.
Sadece ne kadar geriye gitmek istiyorsun?
- Just how far back do you want to go?
Hastanenin arkasındaki o yapı nedir?
- What's that building at the back of the hospital?
Tom ve Mary restoranın arkasındaki masalardan birinde.
- Tom and Mary are at one of the tables in the back of the restaurant.
Yarına kadar buna yine ihtiyacım var.
- I need this back by tomorrow.
Galiba yarın yine buraya geri geleceğim.
- I'll probably come back here again tomorrow.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.
- When did you return? I came back the day before yesterday.
İstasyona geri dönüş uzun bir yol olmasına rağmen, eski vagon yavaş yavaş yaklaştı.
- Although it was a long way back to the station, little by little the old wagon drew near.
Bu hükümet gerçekten eskiye dönüş yapıyor.
- This government is really putting the clock back.
Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.
- When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet.
Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.
- You'll have to come back in a while: the man dealing with that business has just gone out.
Tom tekneye dönmeye çalıştı.
- Tom tried to get back in boat.
Tekneye geri dönelim.
- Let's get back to the boat.
Geçmişte lisede, her sabah altıda kalkardım.
- Back in high school, I got up at 6 a.m. every morning.
Leyla sıkı bir dini geçmişten geliyor.
- Layla comes from a strict religious background.
Tom geçmişe seyahat etti.
- Tom traveled back in time.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Bütün arkadaşları onun planını destekledi.
- All his friends backed his plan.
Muhtaç arkadaşlarına asla sırtını dönmez.
- He never turns his back on a friend in need.
Tom Mary'yi memnun etmek için geriye doğru eğilir.
- Tom bends over backwards to please Mary.
Tom geriye doğru yürüyor.
- Tom is walking backwards.
Tom yine uykuya daldı.
- Tom fell back asleep.
Niçin içeri dalmıyoruz?
- Why don't we duck back inside?
Hayatında geriye baktığında, o derin üzüntü duymuştur.
- She regretted deeply when she looked back on her life.
Aktris, sahne üzerinde geriye düştü.
- The actress fell backward over the stage.
Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.
- By the time you came back, I'd already left.
25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.
- I've got to take my library books back before January 25th.
Tom şimdi sözünden dönemez.
- Tom can't back out now.
Tom şimdi sözünden dönemez.
- Tom can't back down now.
Resmimizi arkadaki heykelle çektirelim, değil mi?
- Let's have our picture taken with the statue in the back, shall we?
Tom yardım etmek için beni geri gönderdi.
- Tom sent me back to help.
Tom yardım etmek için dönen tek kişi.
- Tom is the only one who came back to help.
Onun öğle yemeğinden önce geri gelmesini bekliyorum.
- I expect her to come back before lunch.
Lütfen biraz bekleyin. Onun geri dönüp dönmediğine bakacağım.
- Please hold a moment. I will see if he is back.
Tom saçını arkaya taramıştı.
- Tom had his hair slicked back.
Tom'un saçları arkaya taranmıştı.
- Tom's hair was slicked back.
O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
- He isn't back yet. He may have had an accident.
Tom geçen yıl Boston'a geri geldi.
- Tom came back to Boston last year.
Polis öfkeli kalabalığı geride tuttu.
- The police held the angry crowd back.
Tom ve Mary geride uzağa oturdular.
- Tom and Mary sat way in the back.
Terinde olsam uzak dururum.
- I'd stand back if I were you.
Tom arabasına döndü ve uzaklaştı.
- Tom got back in his car and drove away.
Turn the book over and look at the back.
I hurt my back lifting that dictionary.
We'll meet out in the back of the library.
The ship's back broke in the pounding surf.
The small boat raced over the backs of the waves.
I hung the clothes on the back of the door.
I’d like to find a back issue of that magazine.
I still need to finish the back of your dress.
The titles are printed on the backs of the books.
Can you fix the back of this chair?.
U in rude is a back vowel.
Put some back into it!.
Tap it with the back of your knife.
The office fell into chaos when you left, but now order is back.
Tom entered through the back door.
- Tom came in through the back door.
Tom came in through the back door.
- Tom entered through the back door.
... HE'S ON THE BACK OF YOUR NECK. ...
... index at the back of the book at this stage. ...