Bunun benim arka planımla alakası yok.
- This has no relevance to my background.
Resmin arka planında bir kale var.
- There is a castle in the background of the picture.
Hisleri, görüntüleri, düşünceleri ya da anıları iletmeyen müzik sadece arka fon gürültüsüdür.
- Music that doesn't transmit feelings, images, thoughts, or memories is just background noise.
Fon müziği ile okumayı severim.
- I like to read with background music.
Arka planda deniz manzaralı bir resmimizi çektirelim.
- Let's get a picture of us with the sea in the background.
O her zaman arka plandadır.
- He is always in the background.
Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.
- No cultural background is necessary to understand art.
Tom'un geçmişine bir göz attım ve o oldukça saygı duyulan bir adam gibi görünüyor.
- I checked on Tom's background and he seems to be a well-respected man.
Onun alt yapısı onun selefininki ile paralellik göstermektedir.
- His background parallels that of his predecessor.
Onun işte bir alt yapısı var.
- He has a background in business.
Tom'un özgeçmişi muhasebede.
- Tom's background is in accounting.
Tom'la ilgili özgeçmiş kontrolü biraz şüpheli çıktı.
- The background check on Tom turned up suspiciously little.
Norveç bayrağında kırmızı zemin üzerinde beyaz kenarlıklı koyu mavi Nordik haç vardır ve 1821 yılından kalmadır.
- The Norwegian flag has a dark blue Nordic cross with white border on a red background, and it is from 1821.
Tom yoksul bir sosyal çevreden geldi ama daha sonra oldukça zengin oldu.
- Tom came from a poor background, but he later became quite rich.
The lawyer had a background in computer science.