After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
- Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
School begins at nine and is over at six.
- Okul dokuzda başlar ve altıda biter.
He began to work for that company last year.
- O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
He stopped smoking and started running.
- Sigarayı bıraktı ve koşmaya başladı.
They began to run all at once.
- Hep birden koşmaya başladılar.
At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
- O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
Birth is, in a manner, the beginning of death.
- Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
The French and Indian War had begun.
- Fransız ve Hint Savaşı başlamıştı.
The journey has just begun.
- Yolculuk henüz başladı.
Now I must go about my work.
- Şimdi işime başlamalıyım.
The student center is a good place to strike up conversations.
- Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
We got up early and set about cleaning our house.
- Erken kalktık ve evimizi temizlemeye başladık.
I must set about that work without delay.
- Gecikmeden o işe başlamalıyım.
I've never seen him really get down to work.
- Onun gerçekten işe başladığın asla görmedim.
It's time to get down to business.
- İşe başlamanın zamanıdır.
Commencement is typically the first or second Saturday in April.
- Başlangıç genellikle nisan ayının birinci ya da ikinci cumartesisidir.
Hostilities commenced.
- Düşmanlıklar başladı.
Let's start off on the same page.
- Aynı sayfada başlayalım.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.