A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
Nobody else got hurt.
- Başka hiç kimse yaralanmadı.
I would do it in a different way than you did.
- Senin yaptığından başka türlü yapardım.
Tom isn't very different from anybody else.
- Tom başka herhangi birinden çok farklı değil.
Say it in another way.
- Onu başka bir şekilde söyle.
Another ten minutes' walk brought us to the shore.
- On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.
By other's faults wise men correct their own.
- Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
- Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
- Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
I could not have done otherwise.
- Başka türlü yapamazdım.
I don't have any other hobbies besides football.
- Futbol dışında başka hiçbir hobim yoktur.
There was no one there besides me.
- Orada benden başka kimse yoktu.
The little girl never smiles at anyone other than Emily.
- Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
It's unlikely that anyone other than Tom would be interested in buying this.
- Tom'dan başkasının bunu almayı istemesi pek olası değil.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
It was nothing but a joke.
- Bu şakadan başka bir şey değildi.
Be happy and don't ask any more questions...that is best.
- Mutlu ol ve başka soru sorma... bu en iyisi.
I don't want any more surprises.
- Başka sürprizler istemiyorum.
Tom reads more books than anyone else I know.
- Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.
They have no more wine.
- Onların başka şarapları yok.
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
- Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
What else could I have done?
- Başka ne yapabilirdim?
Tom didn't know what else to say.
- Tom başka ne söyleyeceğini bilmiyordu.
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
Bear in mind that, under such circumstances, we have no alternative but to find another buyer.
- Aklınızda bulunsun, bu koşullar altında başka bir alıcı bulmaktan başka alternatifimiz yok.
Do you have any further questions?
- Başka sorularınız var mı?
We need to avoid any further delays.
- Başka gecikmelerden kaçınmalıyız.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
Nothing could be done, except wait.
- Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı.
The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
- Adam üç gündür bir şey yememişti, yiyecekten başka bir şey düşünemiyordu.
Save your long-winded explanations for someone else.
- Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.
The President had the power to save the men from execution at the stroke of a pen.
- Başkanın adamları ipten alacak gücü vardı, bir kalem oynatmaya bakardı iş.