başkansız

listen to the pronunciation of başkansız
التركية - الإنجليزية
headless
Without a head in the sense of leadership

The headless army blundered along after the death of their general, accomplishing nothing.

Not having a head morpheme or word
Running without a user interface; specifically, running without a monitor, keyboard, and mouse

This is not unexpected for a Windows system running as a virtual machine or a headless server.

Without a head of foam
Without a head; decapitated

How did the headless horseman see to chase Ichabod?.

{a} void of a head or chief, obstinate, rash
not having a head or formed without a head ; "the headless horseman"; "brads are headless nails"
Destitute of a chief or leader
not having a head or formed without a head ; "the headless horseman"; "brads are headless nails
If the body of a person or animal is headless, the head has been cut off
not using intelligence
Destitute of understanding or prudence; foolish; rash; obstinate
Without a head, either in the physical sense of decapitation or figuratively without leadership
Having no head; beheaded; as, a headless body, neck, or carcass
{s} having no head, without a head; decapitated; leaderless; foolish
başkan
(Hukuk) president

The President of France visited Okinawa. - Fransa Başkanı, Okinawa'yı ziyaret etti.

In 1860, Lincoln was elected President of the United States. - 1860'ta Lincoln, Birleşik Devletler başkanlığına seçildi.

başkan
head

Lee Leffingwell is the head of the Austin City Council. - Lee Leffingwell, Austin Şehir Konseyi'nin başkanıdır.

Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head. - Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.

başkan
chairman

He served as chairman for three years. - O, üç yıl başkan olarak görev yaptı.

Who will be elected chairman? - Kim başkan seçilecek?

başkan
leader

Former London mayor Boris Johnson was the leader of the campaign for Brexit. - Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson Brexit için kampanyanın lideriydi.

I am the patrol leader. - Ben devriye başkanıyım.

başkan
warden
başkan
chief

The army chief reported that the war was lost. - Genelkurmay başkanı savaşın kaybedildiğini bildirdi.

başkan
chair

He served as chairman for three years. - O, üç yıl başkan olarak görev yaptı.

Please address the chair! - Lütfen başkana hitap et!

başkan
chair person
başkan
moderator
başkan
prefect
başkan
chief executive
Başkan
the president
başkan
dean
başkan
presiding
başkan
principal

Mr. Jackson is our principal. - Bay Jackson bizim başkanımız.

başkan
chieftain
başkan
president; chairman; chairperson; chief
başkan
president, chairman, head, chief
başkan
chairperson

We elected her chairperson. - Biz onu başkan seçtik.

They elected her chairperson. - Onlar onu başkan seçtiler.

başkan
chief magistrate
başkan
ethnarch
başkan
foreman
başkan
prexy
التركية - التركية

تعريف başkansız في التركية التركية القاموس.

Başkan
(İsim Köken) serkan
başkan
Bir topluluğun, bir toplantının veya bir derneğin başında bulunan kimse, reis: "Ailede başkan odur, kararları o alır."- H. Taner
başkan
Bazı ülkelerde devletin ve hükûmetin başı
başkan
Bir topluluğun, bir toplantının veya bir derneğin başında bulunan kimse, reis
başkansız
المفضلات