başkalaşma

listen to the pronunciation of başkalaşma
التركية - الإنجليزية
vexation, getting out of sorts, getting annoyed; becoming troubled
alteration
change, alteration
Christianity the Transfiguration
metamorphic
başka
else

A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else. - Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.

Is there anyone else wanting to eat? - Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?

başka
different

Is this a different word or just another form of the same word? - Bu farklı bir kelime mi yoksa aynı kelimenin başka bir hâli mi?

I would do it in a different way than you did. - Senin yaptığından başka türlü yapardım.

başka
another

I have another friend in China. - Çin'de başka bir arkadaşım var.

Say it in another way. - Onu başka bir şekilde söyle.

başka
other

By other's faults wise men correct their own. - Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.

I had no other choice. - Başka seçeneğim yoktu.

başka
otherwise

Tom sat alone in the otherwise empty room. - Tom başka boş odada tek başına oturdu.

I tried to convince Tom otherwise. - Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.

başka
beside

Was there anybody else besides Tom? - Tom'dan başka orada kimse var mıydı?

Was there anybody else besides Tom? - Tom'un dışında başka biri var mıydı?

başka
other than

The little girl never smiles at anyone other than Emily. - Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.

It's unlikely that anyone other than Tom would be interested in buying this. - Tom'dan başkasının bunu almayı istemesi pek olası değil.

başka
forth
başkalaşmak
alter
başkalaşmak
vary
başka
but

There was nothing but an old chair in the room. - Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.

The girl did nothing but cry. - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

başka
any more

I won't answer any more questions right now. - Şimdi başka sorulara cevap vermeyeceğim.

Unless you have any more questions, I'd like to go now. - Başka sorunuz yoksa, şimdi gitmek istiyorum.

başka
(Bilgisayar) more

They have no more wine. - Onların başka şarapları yok.

Time is more precious than anything else. - Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.

başka
apart

This apartment is bigger than any other one in the building. - Bu daire, binadaki herhangi başka birinden daha büyüktür.

Apart from my sister, my family doesn't watch TV. - Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.

başka
saving
başka
{s} distinct
başka
what else

What else could I have done? - Başka ne yapabilirdim?

Tom didn't know what else to say. - Tom başka ne söyleyeceğini bilmiyordu.

başka
alternate
başkalaşmak
change
başka
alternative

They had no alternative but to retreat. - Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.

We have no alternative but to work. - Çalışmaktan başka alternatifimiz yok.

başka
further

Any further comment is redundant. - Daha başka yorum lüzumsuzdur.

We need to avoid any further delays. - Başka gecikmelerden kaçınmalıyız.

başka
atypical
başka
any further
başka
to another
başka
apart from

Apart from his parents, no one knows him very well. - Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.

Apart from Barack Obama, all US presidents were white. - Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.

başka
except, apart (from), other (than)
başka
except

I know nothing except that she left last week. - Geçen hafta ayrıldığından başka bir şey bilmiyorum.

Tom had no choice except to accept the consequences. - Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.

başka
excepting
başka
barring
başka
other, another, different
başka
slang gypsy
başka
hetero
başka
another; other; different; else
başka
save

The President had the power to save the men from execution at the stroke of a pen. - Başkanın adamları ipten alacak gücü vardı, bir kalem oynatmaya bakardı iş.

Nothing but a miracle can save her now. - Artık onu bir mucizeden başka hiçbir şey kurtaramaz.

başka
noneot
başkalaşmak
grow different
başkalaşmak
to change, alter, become changed, become altered
başkalaşmak
to metamorphose, undergo metamorphosis
başkalaşmak
metamorphose
başkalaşmak
to metamorphose, to change, to alter
التركية - التركية
Embriyon evresinden ergin olana değin bir hayvanın geçirdiği biçim ve yapı değişimleri, istihale, metamorfoz
Başkalaşmak işi
istihale
metamorfoz
Başka
özge
Başka
(Hukuk) MAADA
Başkalaşmak
istihale etmek
başka
Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge: "Yıllar sonra olaya başka bir açıdan bakabildim."- H. Taner
başka
Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge
başka
"Ayrıca, üstelik, bir yana" anlamlarında -dan / -den başka biçiminde kullanılır
başka
Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan
başka
Konu edilen, bilinenden ayrı nesne ve kimse için teklik veya çokluk olarak başkası, başkaları biçiminde kullanılır
başka
Konu edilen, bilinenden ayrı nesne ve kimse için teklik veya çokluk olarak başkası, başkaları biçiminde kullanılır: "Başkalarının otuz liraya yaptığı bir kostümü siz niye seksen liraya yapıyorsunuz?"- R. N. Güntekin. "Ayrıca, üstelik, bir yana" anlamlarında -dan / -den başka biçiminde kullanılır
başka
Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan: "Bütün bunlar beni herkesten başka bir insan yapmıyor."- H. E. Adıvar
başkalaşmak
Başka bir varlığa, niteliğe dönüşmek, değişmek, farklılık kazanmak
başkalaşmak
Kötüleşmek, bozulmak
başkalaşmak
Biçim değiştirmek, istihale etmek
tüm başkalaşma
Böceklerde, kurtçuk ve koza evresi geçiren başkalaşma türü
yarı başkalaşma
Böceklerde kurtçuk evresi görülmeyen başkalaşma türü
başkalaşma
المفضلات