What we've already achieved gives us hope for what we can and must achieve tomorrow.
- Önceden başardiğımız yarın başarabileceğimiz ve başarmak zorunda olduğumuz için bize ümit verir.
No one achieved anything.
- Hiç kimse bir şey başarmadı.
What we've already achieved gives us hope for what we can and must achieve tomorrow.
- Önceden başardiğımız yarın başarabileceğimiz ve başarmak zorunda olduğumuz için bize ümit verir.
I want to achieve something in life.
- Hayatta bir şey başarmak istiyorum.
I worked hard to succeed.
- Başarmak için sıkı çalıştım.
Tom understands what it takes to succeed.
- Tom başarmak için ne gerektiğini anlıyor.
He must succeed to his father's business.
- O, babasının işini başarmak zorundadır.
In college, I fared ill with physics and well with chemistry.
- Üniversitede fizik dersini başaramadım ama kimyayı başardım.
Tom accomplished what we thought he wouldn't be able to accomplish.
- Tom başaramayacağını düşündüğümüz şeyi başardı.
Ken finally accomplished what he set out to do.
- Ken sonunda yapmak için yola çıktığı şeyi başardı.
If you are to succeed in the exam, you must study hard.
- Sınavında başarılı olacaksan, sıkı çalışmalısın.
He will without doubt succeed in the exam.
- Şüphesiz o, sınavda başarılı olacak.
I have serious doubts about their plan succeeding.
- Onun planının başarısı hakkında ciddi şüphelerim var.
He has no chance of succeeding.
- Onun başarma şansı yok.
He will without doubt succeed in the exam.
- Şüphesiz o, sınavda başarılı olacak.
I worked hard to succeed.
- Başarmak için sıkı çalıştım.
It is easy to say and hard to accomplish.
- Söylemek kolaydır ve başarmak zordur.
To accomplish great things we must not only act, but also dream; not only plan, but also believe.
- Büyük işleri başarmak için sadece hareket etmemeliyiz aynı zamanda hayal kurmalıyız; sadece planlamamalıyız aynı zamanda inanmalıyız.
Even if it takes me ten years, I am determined to accomplish the job.
- On yılımı alsa bile, işi başarmaya kararlıyım.
If you had helped me, I could have accomplished the work.
- Bana yardımcı olsaydın, işi başarabilirdim.