He tried to kill himself but it ended in failure.
- O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
We thought their shop was a failure, but now they've gotten out from under and even expanded.
- Biz onların dükkanının bir başarısızlık olduğunu düşündük, fakat şimdi, zor günleri atlattılar ve hatta büyüdüler.
It's only a minor setback.
- Bu sadece küçük bir başarısızlık.
This is a serious setback.
- Bu ciddi bir başarısızlık.
But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
- Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
That was a terrible miss! cried the commentators.
- Yorumcular Bu korkunç bir başarısızlıktı! diye bağırdılar.
Human beings often lack insight into their own faults and failings.
- İnsanoğlu çoğunlukla kendi hatalarına ve başarısızlıklarına karşı iç görüden yoksundur.
Success or failure is all the same to me.
- Başarı ya da başarısızlık ikisi de benim için aynıdır.
He tried to kill himself but it ended in failure.
- O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
Sami had business failures.
- Sami'nin iş başarısızlıkları vardı.
He says he has already overcome his failures.
- O zaten başarısızlıklarının üstesinden geldiğini söylüyor.