başarısız

listen to the pronunciation of başarısız
التركية - الإنجليزية
unsuccessful

All his endeavors proved unsuccessful. - Onun bütün çabaları başarısız oldu.

If I don't come back, the venture will probably be unsuccessful. - Eğer geri gelmezsem, girişim muhtemelen başarısız olur.

unsuccessful, abortive, fruitless
unfortunate

It would be unfortunate if he were to fail. - O başarısız olsaydı şanssız olurdu.

Unfortunately, I didn't have time to study for the exam, so I failed it. - Ne yazık ki sınava çalışmak için zamanım yoktu, bu yüzden başarısız oldum.

ineffective
unfruitful
abortive
unlucky
ineffectual
inefficacious
(Bilgisayar) failed

As businesses failed, workers lost their jobs. - İşler başarısız sonuçlanınca işçiler işlerini kaybettiler.

He failed in the examination for lack of preparation. - Hazırlık eksikliğinden sınavda başarısız oldu.

without success
unavailing
fruitless
fail in
failing to
(Nükleer Bilimler) fail

I tried to persuade Sam to give up his plan, only to fail. - Sam'i sadece başarısız olacak planından vazgeçmesi için ikna etmeye çalıştım,

It serves you right that you failed your exam. You didn't study for it at all. - Sınavda başarısız olarak hakettiğin cezayı gördün,sınava hiç çalışmadın.

başarı
success

Some people identify success with having much money. - Bazı insanlar başarıyı çok para kazanma olarak tanımlarlar.

It goes without saying that honesty is the key to success. - Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer

başarısız olmak
fail

Tom isn't afraid to fail. - Tom başarısız olmaktan korkmuyor.

I don't want to fail my exams. - Sınavımda başarısız olmak istemiyorum.

başarı
{i} achievement

They awarded her a gold metal for her achievement. - Başarısı için onu altın madalyayla ödüllendirdiler.

His achievements were acknowledged. - Onun başarıları kabul edildi.

başarısız kimse
loser
başarısız olmak
fall through
başarısız olmak
collapse
başarısız olma
flunk
başarısız (evlilik)
unconsummated
başarısız film
turkey
başarısız girişim
damp squib
başarısız kimse
washout
başarısız kimse
nonachiever
başarısız kimse
deadhead
başarısız olacağı belli olmak
foredoom
başarısız olmak
make sorry show
başarısız olmak
come unstuck
başarısız olmak
to fail, to come to grief
başarısız olmak
flunk
başarısız olmak
fall flat
başarısız olmuş
stranded
başarı
accomplishment

That was our biggest accomplishment. - O bizim en büyük başarımız.

This is no trivial accomplishment. - Bu önemsiz bir başarı değil.

başarı
prosperity
başarı
feat

That's not an easy feat. - Bu kolay bir başarı değil.

Food gives life, life gives strength and strength gives great feats. - Yiyecek hayat verir, hayat güç verir ve güç büyük başarılar verir.

başarı
victory
başarı
{i} attainment
başarı
triumph
başarı
success, accomplishment, achievement, prosperity
başarı
speed
başarı
{i} win

Thus he succeeded in winning her heart. - Böylece onun kalbini kazanmada başarılı oldu.

You win some, you lose some. - Her zaman başarılı olamazsın.

başarı
{i} stroke
başarı
{i} go
başarısız olmak
flop
başarısız olmak
bite the dust
başarısız olmak
founder
kimlik denetimi başarısız
(Bilgisayar) authentication failed
komut başarısız
(Bilgisayar) command failed
oturum açma başarısız
(Bilgisayar) login failed
başarı
joy

The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful. - Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.

başarı
acquirement
başarı
{i} achieving
başarı
diplomacy
başarısız olmak
fall down
başarısız olmak
come to grief
başarısız olmak
go under
başarısız olmak
miscarry
başarısız olmak
draw a blank
başarı
performance
başarı
in success
başarı
succeeding

We came very close to succeeding. - Biz başarıya yaklaştık.

I have serious doubts about their plan succeeding. - Onun planının başarısı hakkında ciddi şüphelerim var.

başarı
success of
başarısız olmak
fall on one's face
başarı
(Hukuk) achievement, triumph
başarı
deed

This deed became one of the most emblematic milestones of the Revolution. - Bu başarı, devrimin en simgesel kilometre taşlarından biri oldu.

başarı
smash
başarı
click
başarı
effort

He failed due to lack of effort. - O, çaba eksikliği nedeniyle başarısız oldu.

Success in life calls for constant efforts. - Hayatta başarı sürekli çaba gerektirir.

başarı
show

The show was a success. - Gösteri bir başarıydı.

She wanted to show off her cleverness during class, but she failed. - O ders sırasında akıllılığını göstermek istedi ama o başarısız oldu.

başarı
hit

Everybody expected the musical to be a great hit, but it was far from being a success. - Herkes müzikalin büyük bir hit olmasını bekliyordu fakat o başarılı olmaktan çok uzaktı.

The new movie was a big hit. - Yeni film büyük bir başarıydı.

başarı
success#
başarısız olmak
fall by the wayside
eylem başarısız
(Bilgisayar) action failed
hevesli ama başarısız
manque
iyi niyetli ama başarısız sosyal reformcu
do-gooder
kurulum başarısız
(Bilgisayar) setup failed
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف başarısız في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Başarı
(deyim) flying colors
التركية - التركية
Başarılamayan, muvaffakiyetsiz
Başarı göstermeyen, muvaffakiyetsiz
Başarı göstermeyerek
rate
Başarı
sükse
başarı
Başarma işi veya başarılan iş, muvaffakiyet: "Bu başarı, onu garip bir yolda boşluk ve yalnızlık içinde bırakmıştı."- H. E. Adıvar
başarı
Başarma işi veya başarılan iş, muvaffakiyet
başarısız
المفضلات