There were multiple disclaimers at the start of the video.
- Videonun başında birkaç feragatname vardı.
I'll come over to your place at the start of the holidays.
- Ben tatillerin başında senin evine geleceğim.
After six hours' climbing, we finally succeeded in reaching the top of the mountain.
- Altı saatlik tırmanıştan sonra, nihayet dağın zirvesine ulaşmayı başardık.
I succeeded in reaching the top of the mountain.
- Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
I was beginning to lose my cool.
- Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.
The beginning is the most important part of the work.
- Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
- Cumhuriyetçi Parti liderleri Devlet Başkanı Hayes'i eleştirdiler.
I am the patrol leader.
- Ben devriye başkanıyım.
He is suffering from a headache.
- O, baş ağrısından acı çekiyor.
Lee Leffingwell is the head of the Austin City Council.
- Lee Leffingwell, Austin Şehir Konseyi'nin başkanıdır.
Hinduism is the main religion in India.
- Hinduizm Hindistan'daki başlıca dindir.
The main islands of Japan are Hokkaido, Shikoku, Honshu and Kyushu.
- Japonya'nın başlıca adaları Hokkaido, Shikoku, Honshu ve Kyushu'dur.
She didn't like horsemeat, initially.
- Başlangıçta at etini beğenmedi.
The couple carved their initials in an oak tree.
- Çift baş harflerini meşe ağacına kazıdı.
What heading does this come under?
- Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
- Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
The Prime Minister met with the press.
- Başbakan basın toplantısı yaptı.
Kinshasa is the capital city of the Democratic Republic of Congo.
- Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başkentidir.
The capital of Italy is Rome.
- İtalya'nın başkenti Roma'dır.
If I start eating potato chips, I can't stop.
- Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
- Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
- Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
My father is now at work at the hospital.
- Babam şimdi hastanede iş başında.
He is still at work in the workroom.
- Çalışma odasında hâlâ iş başında.
Do you have a course for beginners?
- Yeni başlayanlar için bir kursunuz var mı?
I see no other course of action.
- Başka bir hareket tarzı göremiyorum.
The mayor presented him with the key to the city.
- Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
It goes without saying that honesty is the key to success.
- Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
The general use of forks for eating started in the tenth century A.D.
- Çatalların yemek için genel kullanımı milattan sonra onuncu yüzyılda başladı.
The president granted a general pardon.
- Başkan genel af ilan etti.
I couldn't but sympathize with the girl who had lost her parents in the accident.
- Kazada ebeveynlerini kaybetmiş kıza başsağlığı bile dileyemedim.
You'll get into trouble if your parents find out.
- Ailen anlarsa başın belaya girer.
My glasses started to slip down my nose.
- Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.
I don't poke my nose into other people's business.
- Burnumu başkalarının işine sokmam.
The principal natural isotope of aluminium is aluminium-27.
- Alüminyum'un başlıca doğal izotopu alüminyum-27'dir.
Mr. Jackson is our principal.
- Bay Jackson bizim başkanımız.
He bowed to his teacher.
- O, başıyla öğretmenini selamladı.
He bowed to me as he passed by.
- O, geçerken beni başıyla selamladı.
To protect your head, you need to wear a helmet.
- Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
This movie is indeed a timeless masterpiece.
- Bu film gerçekten ebedi bir başyapıt.
His masterpiece has not appeared yet.
- Onun başyapıtı henüz görünmedi.
Aside from him, nobody else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
Nobody has heard of it but me.
- Benden başka hiç kimse onu duymadı.
The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America.
- Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.
The primary cause of his failure is laziness.
- Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
Grandmother carried the table by herself.
- Büyükanne masayı kendi başına taşıdı.
My grandfather nodded and smiled at me.
- Büyükbabam başını salladı ve gülümsedi.
Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
- Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.
The two premiers had nothing in common.
- İki başbakanın ortak hiçbir şeyi yoktu.
Nobody listens to this music except nuts.
- Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
At first, they were all convinced he was innocent.
- İlk başta, onların hepsi onun masum olduğuna ikna oldular.
I thought it easy at first.
- Ben ilk başta onun kolay olduğunu düşündüm.
The accident was caused chiefly by the unpredictable weather.
- Kazanın başlıca nedeni öngörülemeyen havaydı.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
- Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'
- Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
A relationship based on total honesty is bound to fail.
- Toplam dürüstlüğe dayalı bir ilişki başarısızlığa mahkûmdur.
We work on a piecework basis.
- Biz parça başı esasına göre çalışırız.
Everything starts from the basis.
- Her şey temelden başlar.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
According to the weather forecast, the rainy season will set in next week.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.
Laurent Weber is the archbishop of Portland.
- Laurent Weber Portland'ın başpiskoposu.
Tom loves architecture more than anything else in the world.
- Tom mimariyi dünyadaki başka her şeyden daha çok seviyor.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
There used to be a post office on the corner.
- Köşe başında postahane vardı.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
- Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
I work in Central Park every morning starting at six.
- Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
In love, there are only beginnings.
- Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
Modern philosophy has its beginnings in the 19th century.
- Modern felsefe 19. yüzyılda başlamıştır.
You will succeed in the end.
- Sonunda başaracaksın.
He tried to kill himself but it ended in failure.
- O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
Olivia couldn't give an ending to the story.
- Olivia hikayeye son vermeyi başaramadı.
People can begin to love when they choose, but they have no choice when it comes to ending love.
- İnsanlar seçtiklerinde sevmeye başlayabilir ama biten sevgi geldiğinde seçenekleri yoktur.
Tom was found out drinking on the job.
- Tom iş başında içki içerken bulundu.
You've only been on the job for about 15 minutes.
- Sadece yaklaşık 15 dakika boyunca iş başındaydınız.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.