bağlanmak

listen to the pronunciation of bağlanmak
التركية - الإنجليزية
connect
engage
cling
hold on
hang
be stuck on; wed
(for a wound) to be bandaged, be bound up
yoke
adhere
to concern oneself with (something)
(for an individual or a company) to have contracted to (carry out a project); (for a business deal) to be finalized; (for the terms of a project) to be agreed upon: Proje bugün sözleşmeye bağlandı. The terms of the project were agreed upon today
hitch
be attached to
be tied

I don't want to be tied to one company. - Tek bir şirkete bağlanmak istemiyorum.

be committed
(for a salary, a regular supply of rations) to be assigned to (someone)
to be tied, to be connected; to be occupied (with); to fall for
(for shoes, shoelaces, a tie, a ribbon) to be tied
be wedded to
(for something) to be tied up in a bundle
fasten
yoke together
conjoin
lace
attach
to end, turn out
to be committed to, be dedicated to (a cause); to be devoted to (someone)
to be tied (to); to be bound (to); to be tied up
tie up
join
(Dilbilim) attach oneself to
tied

I don't want to be tied to one company. - Tek bir şirkete bağlanmak istemiyorum.

cohere
occupied
link up
bound
connected
occupied with
turn upon
tie

I don't want to be tied to one company. - Tek bir şirkete bağlanmak istemiyorum.

link on
have down on smb
be stuck on
{f} wed
basireti bağlanmak
to be unable to see the consequences that lie ahead, become bereft of foresight (in a specified instance)
başı bağlanmak
get spliced
bağlanma
(Bilgisayar) log in
bağla
(Bilgisayar) anchor
bağla
binding

It's not legally binding. - O yasal olarak bağlayıcı değil.

A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant. - Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.

bağla
(Bilgisayar) link to

I'll give you the link to the website. - İnternet sitesi için sana bağlantı vereceğim.

I'll send you the link to my website. - Sana web sitem için bağlantı göndereceğim.

bağla
{f} tether
bağlanma
(Bilgisayar) do not connect
bağlanma
mount
bağlanma
(Bilgisayar) connect
bağlanma
(Bilgisayar) log on
bağlanma
bonding
bağlanma
(Bilgisayar) logon
birbirine bağlanmak
interlock
birbirine bağlanmak
link
bağlanma
affiliation
bağla
ascribe to
bağla
{f} rope

He fastened the horse's pack with a rope. - O, atın yükünü iple bağladı.

Tom was tied with a yellow nylon rope. - Tom sarı renkli naylon bir iple bağlandı.

bağla
{f} tied

Tom tied his boat to the dock. - Tom teknesini iskeleye bağladı.

Tom wrapped the package and tied it with strings. - Tom paketi sardı ve iplerle bağladı.

bağla
plumb in
bağla
{f} linked

The events were closely linked. - Olaylar yakından bağlantılı idi.

It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism. - ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.

bağla
{f} fastening
bağla
tie up

Tom is going to want to tie up some loose ends. - Tom bazı yarım kalmış işleri bağlayacak.

bağla
{f} attaching
bağla
{f} link

The events were closely linked. - Olaylar yakından bağlantılı idi.

A chain is made up of many links. - Bir zincir birçok bağlantıdan oluşur.

bağla
buckle up
bağla
{f} fastened

Please make sure that your seat belt is securely fastened. - Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.

He fastened the horse's pack with a rope. - O, atın yükünü iple bağladı.

bağla
{f} lace

Tom tied his shoe laces. - Tom ayakkabı bağlarını bağladı.

Mary laced up her boots. - Mary çizmelerini bağladı.

bağla
{f} connecting

I am connecting this computer to the Internet. - İnternet'e bu bilgisayarla bağlanıyorum.

My computer doesn't seem to be connecting to the printer. - Bilgisayarım yazıcıya bağlantılı gibi görünmüyor.

bağla
bind

A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant. - Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.

It's not legally binding. - O yasal olarak bağlayıcı değil.

bağla
do up
bağla
{f} cord

He connected the cord to the machine. - O, kordonu makineye bağladı.

A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord. - Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.

bağla
ascribe

We ascribe his success to hard work. - Onun başarısını sıkı çalışmaya bağladık.

bağla
{f} strapping
bağla
fasten

Fasten your seatbelt. - Emniyet kemerini bağla.

Fasten your seat belt. - Emniyet kemerini bağla.

bağla
{f} attached

The driver is deeply attached to his old car. - Sürücü eski arabasına derinden bağlandı.

Tom attached some twine to the kite. - Tom uçurtmaya biraz ip bağladı.

bağla
{f} strap
bağla
{f} tie

They tied the thief to the tree. - Onlar hırsızı ağaca bağladılar.

That child could barely manage to tie his shoes. - O çocuk ayakkabılarını güçlükle bağlayabildi.

bağla
hook up
bağla
{f} bond

You can't destroy the precious bond between mother and child. - Anne ve çocuk arasındaki değerli bağları yok edemezsiniz.

bağla
{f} taping
bağla
attach

Tom attached the string to the kite. - Tom ipi uçurtmaya bağladı.

Attach this label to your package. - Bu etiketi paketinize bağlayın.

bağla
ascribe to be
bağla
attach to
bağla
ligate
bağla
{f} coupling
bağla
{f} secured
bağlanma
bond
bağla
corded
bağla
bonded
bağla
{f} secure

Please make sure that your seat belt is securely fastened. - Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.

Tom knotted the rope securely. - Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.

bağla
bonding
bağlanma
connecting to
Bağlanma
linkage
ahıra bağlanmak
stable
ağızı dili bağlanmak
not to open one's mouth, be silent
bağla
belay
bağla
ascribeto
bağla
plumbin
bağla
doup
bağlanma
binding
bağlanma
combination
bağlanma
involvement
bağlanma
fastening
bağlanma
login
bağlanma
{i} down
bağlanma
ligate
ipe bağlanmak
(dağcılık) rope up
karara bağlanmak
determine
kısmeti bağlanmak
(for a girl) not to receive proposals of marriage
merkeze bağlanmak
centralize
seruma bağlanmak
be on the drip
seruma bağlanmak
to be on the drip
önceden bağlanmak
pre engage
التركية - التركية
Bağlama işine konu olmak
Beklenen şey elde edilmez olmak
Bir şey bir kimseye ayrılmak, tahsis edilmek
Sözle veya yazılı olarak bir şeye bağlanmak, angaje olmak
Bağlama işine konu olmak: "Ceviz ağacının bir dalına bağlanmış salıncak, hafif hafif kıpırdanıyordu."- O. Pamuk
Sevmek, içten bağlı olmak: "Ona bağlandığım kadar / Hiçbirine bağlanmadım / Sade kadın değil, insan."- O. V. Kanık
Sevmek, içten bağlı olmak
Bir şey bir kimseye ayrılmak, tahsis edilmek: "... sosyal güvenlik kuruluşları tarafından bağlanan emekli aylığı ve benzeri ödemelerin kesilmesini gerektirmez."- Anayasa
Yalnızca belli bir işle uğraşmak
angaje olmak
(Osmanlı Dönemi) TEAKKUD
(Osmanlı Dönemi) TA'LİK
(Osmanlı Dönemi) TADABBÜR
intisap etmek
Bağlanma
tebaiyet
Bağlanma
intisap
bağla
Değirmen çarkını franleyen ağaç
bağla
Su hendi tıkaçı
bağlanma
Bağlanmak işi
bağlanmak
المفضلات