bağışçı

listen to the pronunciation of bağışçı
التركية - الإنجليزية
donor, donator; grantor
benefactor, contributor, donor, subscriber
benefactor
subscriber
donator
{i} donor

Blood donors are needed today. - Bugün kan bağışçılarına ihtiyaç duyulmaktadır.

Tom registered to become an organ donor. - Tom bir organ bağışçısı olmak için kayıt yaptırdı.

{i} contributor
bağış
grant

We must not take anything for granted. - Bağışlanan hiçbir şeyi kabul etmemeliyiz.

bağış
{i} donation

Thank you very much for your generous donation. - Cömert bağışın için çok teşekkür ederim.

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

bağış
endowment

The university's endowment has decreased steadily over the last ten years. - Üniversitenin bağışı son on yılda giderek azalmıştır.

bağış
(Kanun) legacy
bağış
(Ticaret) subscription
bağış
giving

I'm giving my old books away. - Eski kitaplarımı bağışlıyorum.

Instead of giving each other Christmas presents this year, we donated the amount we would have spent on presents to a charity. - Bu yıl birbirimize Noel armağanları vermek yerine hediyeler için harcayacağımız miktarı hayır kurumuna bağışladık.

bağış
charity

Tom donates half his salary to his favorite charity. - Tom maaşının yarısını sevdiği hayır kurumuna bağışlıyor.

Tom twisted Mary's arm and she agreed to donate some money to our charity. - Tom Mary'nin kolunu büktü ve o hayır kurumumuza biraz para bağışlamayı kabul etti.

bağış
beneficence
bağış
(Ticaret) concession
bağış
(Ticaret) remittance
bağış
benefaction
bağış
pitance
bağış
bestowal
bağış
offering
bağış
bounty
bağış
boon
bağış
grant, donation
bağış
donative
bağış
contribution

They are collecting contributions for the church. - Kilise için bağış topluyorlar.

bağış
gift
bağış
grant, donation, charity, benefaction, largess, largesse
bağış
offer
bağış
largesse
bağış
largess
bağış
{i} benevolence
bağış
endow

We hope someone endows the new university building. - Umarım biri yeni üniversite binasına bağışta bulunur.

He endowed the college with a large sum of money. - O, üniversiteye bol miktarda para bağışladı.

bağış
pittance
التركية - التركية
Bağış yapan kimse
Bağış
(Osmanlı Dönemi) İKRAM
bağış
Hibe, teberru
bağış
Bağışlama işi veya biçimi
bağış
Bağışlanan şey, hibe, teberru
bağışçı
المفضلات