The magician's tricks surprised us.
- Büyücünün hileleri bizi şaşırttı.
In Japanese folklore, bakeneko are cats with magical powers.
- Japon folklöründe, bakenekolar büyülü güçleri olan kedilerdir.
There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd.
- Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.
Her beauty cast a spell over him.
- Onun güzelliği onu büyüledi.
She put him under a spell.
- O, ona bir büyü yaptı.
That baby has charming eyes.
- Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
Paris has a great charm for Japanese girls.
- Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.
Studying languages is my biggest fascination and hobby.
- Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
You need several wizards to enchant the necklace.
- Kolyeyi büyülemek için birkaç sihirbaza ihtiyacın var.
She liked to read about witchcraft.
- O, büyücülükle ilgili şeyler okumayı seviyordu.
Tom was accused of practicing witchcraft.
- Tom, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
When I grow up, I want to be an English teacher.
- Büyüyünce, bir İngilizce öğretmeni olmak istiyorum.
Where in Japan did you grow up?
- Japonya'da nerede büyüdünüz?
Tom can see the many weeds that had grown up around the house.
- Tom evin etrafında büyümüş olan pek çok yabani otları görebiliyor.
Sandra has grown up to be a beautiful woman.
- Sandra büyüdüğünde güzel bir kadın oldu.
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
I want to be a pilot when I grow up.
- Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.
This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead.
- Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.
Tom has a lot of dizzy spells.
- Tom'un birçok baş döndürücü büyüleri vardır.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
She's a glamorous girl.
- O büyüleyici bir kız.
There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet.
- Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.
Grandmother believes that Chinese medicines are the best.
- Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.
He is one of the greatest artists in Japan.
- Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
John grew up to be a great artist.
- John büyük bir sanatçı oldu.