This microscope has a 100X magnification.
- Bu mikroskopun 100X büyütmesi vardır.
Can S. Jobs bring back the magic to Disney?
- S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?
I'll use magic on him and turn him into a frog.
- Ona büyü yapacağım ve bir kurbağaya çevireceğim.
There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd.
- Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.
He wanted to enlarge his sphere of influence.
- O, etki yaptığı alanı büyütmek istedi.
Tom had a coughing spell.
- Tom'un öksürük büyüsü vardı.
Her beauty cast a spell over him.
- Onun güzelliği onu büyüledi.
You were in prison, so I had to raise our children by myself.
- Sen hapishanedeydin bu yüzden çocuklarımızı kendim büyütmek zorunda kaldım.
What's harder than for a single mother to work 2 jobs and raise 5 kids?
- Bekar bir anne için iki işte çalışmak ve 5 çocuk büyütmekten daha ne zor olabilir?
Paris has a great charm for Japanese girls.
- Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.
That baby has charming eyes.
- Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
Studying languages is my biggest fascination and hobby.
- Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.
The wizard enchants the castle, protecting it from harm.
- Sihirbaz zarardan korumak için şatoyu büyülüyor.
She was enchanted by his little laugh.
- Onun küçük kahkahasıyla büyülenmişti.
Mary was accused of practicing witchcraft.
- Mary, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.
She liked to read about witchcraft.
- O, büyücülükle ilgili şeyler okumayı seviyordu.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
I want to be a pilot when I grow up.
- Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.
Where in Japan did you grow up?
- Japonya'da nerede büyüdünüz?
Sandra has grown up to be a beautiful woman.
- Sandra büyüdüğünde güzel bir kadın oldu.
His children have grown up.
- Onun çocukları büyüdü.
My baby is also eight months old, is healthy and is growing by leaps and bounds.
- Ayrıca,bebeğim sekiz aylık,sağlıklı ve çabucak büyüyor.
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
Tom wanted to expand his business.
- Tom işini büyütmek istedi.
This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead.
- Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.
I don't believe in spells and charms.
- Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
She's a glamorous girl.
- O büyüleyici bir kız.
Grandmother believes that Chinese medicines are the best.
- Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.
There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet.
- Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.
He is such a great artist that we all admire.
- O öyle büyük bir sanatçı ki hepimiz ona hayranız.
John grew up to be a great artist.
- John büyük bir sanatçı oldu.
It takes years to grow a tree, yet it takes seconds to cut it.
- Bir ağacı büyütmek yıllar alır, ve ama onu kesmek saniyeler sürer.