büyümüşlük

listen to the pronunciation of büyümüşlük
التركية - الإنجليزية
patency
Obviousness; clarity
The degree of openness of a tube, such as a blood vessel or catheter; the relative absence of blockage. Measured in percent
The state of being patent or evident
the openness (lack of obstruction) of a bodily passage or duct
the property of being easy to see and understand
The condition of being open, enlarged, or spread
{i} obviousness, evidentness, state of being open to view
büyü
magic

Not every lamp is magic. - Her lamba büyülü değildir.

Can S. Jobs bring back the magic to Disney? - S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?

büyü
{i} sorcery

There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd. - Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.

büyü
spell

This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead. - Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.

Tom had a coughing spell. - Tom'un öksürük büyüsü vardı.

büyü
charm

They were all charmed by her song. - Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.

That baby has charming eyes. - Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.

büyü
fascination

Studying languages is my biggest fascination and hobby. - Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.

büyü
enchant

Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once. - Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.

I'm not enchanting their children. - Ben onların çocuklarını büyülemiyorum.

büyü
occultism
büyü
weird
büyü
conjure
büyü
theurgy
büyü
crescere
büyü
voodoo
büyü
{i} witchcraft

The pentagram is an important symbol in witchcraft. - Beş köşeli yıldız büyücülükte önemli bir semboldür.

Tom was accused of practicing witchcraft. - Tom, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.

büyü
conjuration
büyü
voodooism
büyü
incantation
büyü
bewitchment
büyü
enchantment
büyü
black art

Tom is a practitioner in the black arts. - Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.

büyü
hex
büyü
grow up

Where in Japan did you grow up? - Japonya'da nerede büyüdünüz?

When I grow up, I want to be an English teacher. - Büyüyünce, bir İngilizce öğretmeni olmak istiyorum.

büyü
sortilege
büyü
{f} grown up

He is, as it were, a grown up baby. - O, adeta, büyümüş bir bebek.

Sandra has grown up to be a beautiful woman. - Sandra büyüdüğünde güzel bir kadın oldu.

büyü
bewitchery
büyü
grow

He is going to be a doctor when he grows up. - O, büyüdüğünde doktor olacak.

You must not smoke till you grow up. - Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.

büyü
spells

Tom has a lot of dizzy spells. - Tom'un birçok baş döndürücü büyüleri vardır.

I don't believe in spells and charms. - Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.

büyü
put spell
büyü
hoodoo
büyü
the black art

Tom is a practitioner in the black arts. - Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.

büyü
magic, spell, incantation, sorcery, charm
büyü
(hint) Maya
büyü
glamor

She's a glamorous girl. - O büyüleyici bir kız.

büyü
witchery
büyü
medicine

Grandmother believes that Chinese medicines are the best. - Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.

There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet. - Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.

büyü
romance
büyü
glamour [Brit.]
büyü
obeah
büyü
witching
büyü
{i} glamour
büyü
art

Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life. - Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.

Great artists have no country. - Büyük sanatçıların vatanı yoktur.

büyü
burgeon
التركية - التركية

تعريف büyümüşlük في التركية التركية القاموس.

BÜYÜ
(Osmanlı Dönemi) Cin gibi manevî varlıklar aracılığı ile insan veya başka varlıklar üzerinde etki meydana getirme işi. Dinimiz büyücülerin şerrinden, kötülüklerinden Allah'a sığınmamızı emreder. Müslüman büyücülük yapmaz
büyü
Karşı durulmaz güçlü etki: "Ondan tüten görünmez bir büyünün içinde titriyorum."- Y. Z. Ortaç
büyü
Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun, bağı: "Akkız Ana, Hasan'a gönül vermenin bir büyü olduğunu, ne kadar anlatmışsa da kâr etmemiş."- H. E. Adıvar
büyü
Karşı durulmaz güçlü etki
büyümüşlük
المفضلات