bükülmek

listen to the pronunciation of bükülmek
التركية - الإنجليزية
bend
twist
fold
curve
twine
crook
curl up
to be bent, to be twisted, to bend, to sag, to curl, to curve
spring
wind
to be folded
to be bent
bent
droop
double up
twisted
double
coot
curl
buckle
sag
rick
cant
bük
{f} flex
bükülme
kink
bükülme
deflection
bükülme
(Telekom) spin
bükülme
(Fotoğrafçılık) curvature of field
bükülme
(Askeri) skewness
bükülme
bend
bükülme
bending
bükülme
distorsion
bükülme
(Çevre) buckling
bükülme
curling
bük
{f} twist

That's really twisted. - O gerçekten bükülmüş.

Tom twisted Mary's arm and she agreed to donate some money to our charity. - Tom Mary'nin kolunu büktü ve o hayır kurumumuza biraz para bağışlamayı kabul etti.

bük
{f} spin
bük
{f} spun

The best yarn is that spun by hand. - En iyi iplik elle bükülendir.

bük
contort
bük
{f} twisted

That's really twisted. - O gerçekten bükülmüş.

Tom twisted Mary's arm and she agreed to donate some money to our charity. - Tom Mary'nin kolunu büktü ve o hayır kurumumuza biraz para bağışlamayı kabul etti.

bük
{f} contorted
bük
{f} bending

I can place the palms of my hands on the floor without bending my knees. - Ellerimin avuç içlerini dizlerimi bükmeden yere değdirebilirim.

bük
{f} bend

He admits being able to bend a metal spoon. - O metal bir kaşığı bükebileceğini kabul ediyor.

Bend your knees and look in front of you. - Dizlerinizi bükün ve önünüze bakın.

bük
{f} bent
bük
{f} crook
bük
{f} spinning
bük
{f} crooked
bükülme
twist
bükülme
contortion
bükülme
inflexion
bükülme
flexion
bükülme
torsion
bükülme
distortion
bük
waterside thicket
bük
pout

Mary pouted her lips. - Mary dudaklarını büktü.

bükülme
rick
bükülme
flection
bükülme
distortion; being bent
bükülme
bend, curvature, twist
bükülme
wrick
bükülme
wrench
bükülme
(Nükleer Bilimler) bowing
bükülme
droop
bükülme
distort
bükülme
flexure
bükülme
curvature
bükülme
{i} skew
bükülme
contort
hafifçe bükülmek
camber
bükülmek
المفضلات