such a person, a person like this; his/her/its like, one such as this; such a thing: Böylesini hiç görmemiştim. I've never seen its like. Seninle birlikte gideriz. Böylesi daha iyi olur, değil mi? We'll go together. That'll be better, won't it?
I have no idea what he has in mind, rejecting such a favorable proposal. - Aklında ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, böylesine olumlu teklifi reddetti.
Never have I seen such a beautiful sunset. - Asla böylesine güzel bir gün batımı görmedim.