I was not scolding you.
- Ben seni azarlamıyordum.
Tom is scolding Mary.
- Tom Mary'yi azarlıyor.
He took it for an implied rebuke.
- Anlaşilan onu bir azarlama zannetti.
James had a great fear of making mistakes in class and being reprimanded.
- James derste hatalar yapmaktan ve azarlanmaktan çok korkardı.
The manager reprimanded the man by pounding on the table.
- Müdür masaya vurarak adamı azarladı.