azaltma

listen to the pronunciation of azaltma
التركية - الإنجليزية
reduction

We hope to come to an accord with them about arms reduction. - Biz silah azaltma konusunda onlarla anlaşmak istiyoruz.

decrease

I would like to drastically decrease the amount of time it takes me to clean the house. - Evi temizlemem için geçen zamanı büyük ölçüde azaltmak istiyorum.

What should you do to decrease your debt? - Borcunu azaltmak için ne yapmalısın?

diminution
retrenchment; ax
axe
depletion
lessening
derogation
reduction, lightening, decrease
detraction
abatement
reduction, deduction, cut
attenuation
cutback
discount
deplete
moderation
damping
(İnşaat) muffle
lowering
attenuate
cut

Tom tried to cut down on his expenses. - Tom giderlerini azaltmaya çalıştı.

She advised him to cut down on smoking, but he didn't think that he could. - O ona sigara içmeyi azaltmasını tavsiye etti fakat o yapabileceğini düşünmüyordu.

remittance
(Ticaret) remission
{i} retrenchment
(Biyokimya) inhibition
reduce

The doctor told Tom to reduce his red meat consumption. - Doktor Tom'a kırmızı et tüketimini azaltmasını söyledi.

We must reduce energy demand. - Enerji talebini azaltmalıyız.

mitigate

Reducing deforestation is one way to mitigate the impacts of climate change. - Ormansızlaşmanın azaltılması, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için tek yoldur.

diminishment
restriction
decrement
deduction
alleviate
mitigation
diminition
{i} waning
reducing

Karaoke is good for reducing stress. - Karaoke stresi azaltmak için iyidir.

Reducing deforestation is one way to mitigate the impacts of climate change. - Ormansızlaşmanın azaltılması, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için tek yoldur.

curtailment
extenuation
assuagement
minimization
setdown
{i} ax
azaltmak
decrease

I would like to drastically decrease the amount of time it takes me to clean the house. - Evi temizlemem için geçen zamanı büyük ölçüde azaltmak istiyorum.

What should you do to decrease your debt? - Borcunu azaltmak için ne yapmalısın?

azaltmak
reduce

I have to reduce my expenses this month. - Bu ay masraflarımı azaltmak zorundayım.

This company is using new technologies to reduce its environmental footprint. - Bu şirket çevresel kaplama alanını azaltmak için yeni teknolojiler kullanıyor.

azaltmak
lessen

We had to lessen the impact of the erratic supplies. - Düzensiz malzemelerin etkisini azaltmak zorundaydık.

Sami agreed to testify against Layla in order to lessen his sentence. - Sami, hapis cezasını azaltmak için Leyla'nın aleyhine ifade vermeyi kabul etti.

azaltmak
alleviate
azaltmak
{f} diminish
azaltmak
mitigate

Reducing deforestation is one way to mitigate the impacts of climate change. - Ormansızlaşmanın azaltılması, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için tek yoldur.

azaltmak
minimize
azaltmak
depress
azaltmak
impair
azaltmak
appease
azaltmak
whittle down
azaltmak
abridge
azaltmak
{f} dock
azaltmak
{f} ax
azaltmak
cut down on
azaltmak
axe
azaltmak
shrink
azaltmak
detract
azaltmak
{f} sink
azaltmak
turn down
azaltmak
to cut down
azaltmak
temper
azaltmak
(Ticaret) impairment
azaltmak
make inroads on
azaltmak
cut

The factory had to cut back its production. - Fabrika üretimini azaltmak zorunda kaldı.

Instead of cutting down on cigarettes, why don't you just give them up? - Sigaraları azaltmak yerine neden sadece onları bırakmıyorsun?

azaltmak
blunt
azaltmak
diminute
azaltmak
trim
azaltmak
solace
azaltmak
defalk
azaltmak
cushion
azaltmak
whittle at
azaltmak
downsize
azaltmak
deplete
azaltmak
soothe
azaltmak
moderate
azaltmak
dim
azaltmak
drop off
azaltmak
minimise
azaltmak
subdue
azaltmak
deduct
azaltmak
step back
azaltmak
dip
azaltmak
take up the slack
azaltmak
economise on
azaltmak
dull
azaltmak
beat down
azaltmak
remit
azaltmak
relieve
azaltmak
allay
azaltmak
prune
azaltmak
slacken
azaltmak
labefy
azaltmak
detract from
azaltmak
derogate from
azaltmak
whittle away
azaltmak
wane
azaltmak
cut in on
risk azaltma
risk reduction
azal
{f} decaying
azal
{f} diminished

The rights of every man are diminished when the rights of one man are threatened. - Bir insanın haklarının tehdit edildiğinde, her insanın hakları azaltılır.

The war diminished the wealth of the country. - Savaş ülkenin zenginliği azalttı.

azal
fell off

Sales fell off in the third quarter. - Üçüncü çeyrekte satışlar azaldı.

azal
tail off
azal
{f} decrease

Production of rice has decreased. - Pirinç üretimi azaldı.

They should decrease the sugar in these muffins. - Bu kurabiyelerdeki şekeri azaltmalılar.

azal
{f} decreasing

Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home. - Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.

A recent survey shows that the number of smokers is decreasing. - Son zamanlarda yapılan bir araştırma sigara içenlerin sayısının azaldığını göstermektedir.

azal
fallen off
azal
diminish

The war diminished the wealth of the country. - Savaş ülkenin zenginliği azalttı.

His income was diminished by half after retirement. - Emekli olduktan sonra geliri yarı yarıya azaldı.

azal
{f} decreased

Since 1990, methane emissions have decreased by 11%. - 1990'dan beri metan salımları %11 oranında azalmıştır.

My income has decreased ten percent. - Gelirim yüzde on azaldı.

azal
fall off
azaltmak
attenuate
azaltmak
lower
azaltmak
deaden
azaltmak
assuage
azaltmak
sap
azaltmak
extenuate
azaltmak
mute
azaltmak
cut to the bone
azaltmak
curtail
azaltmak
cut into
azaltmak
bring sth down
azaltmak
derogate
azaltmak
cut down
azaltmak
whittle
azaltmak
dampen-down
azaltmak
filter down
Savunma Bakanlığı Tehdit Azaltma Dairesi
(Askeri) Defense Threat Reduction Agency
Savunma Bakanlığı Tehdit Azaltma Ve Anlaşmaya Uyum Dairesi
(Askeri) Defense Threat Reduction and Treaty Compliance Agency
azal
mute
azaltmak
decrement , decrease
azaltmak
put down
azaltmak
cut back

The factory had to cut back its production. - Fabrika üretimini azaltmak zorunda kaldı.

azaltmak
scale down
azaltmak
slim down
azaltmak
to lessen, reduce, lower, decrease
azaltmak
bate
azaltmak
retrench
azaltmak
abate
azaltmak
to lessen, to reduce, to lower, to decrease; to deplete, to cut back; to curtail, to to cut down; to relieve, to soothe, to alleviate, to allay; to deaden
azaltmak
(Hukuk) dampen, slah
azaltmak
fade in
azaltmak
shorten
azaltmak
step down
azaltmak
modify
azaltmak
make a dent in
azaltmak
mitigage
azaltmak
dampen
ağırlık azaltma
jettison
baskıyı azaltma
decompression
bastırma, perdeleme, emniyete alma ve azaltma
(Askeri) suppress, obscure, secure, and reduce
basınç azaltma hücresi
decompression chamber
enflasyon karşı para arzını azaltma
disinflation
enflasyon karşısında para arzını azaltma
deflation
etkisini azaltma
vitiation
gerilme azaltma
stress relief
gücünü azaltma
invalidation
gürültü azaltma
noise reduction
hassasiyet azaltma
desensitization
hassasiyet azaltma
desensitisation
ipucu azaltma
(Pisikoloji, Ruhbilim) cue reduction
itki azaltma teorisi
(Pisikoloji, Ruhbilim) drive reduction theory
personel azaltma
(Ticaret) destaffing
sabit kıymetleri azaltma
depletion
tehlike azaltma
hazard minimization
tehlike azaltma
hazard mitigation
yoğunluğunu azaltma
rarefaction
çöp azaltma
waste minimization
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف azaltma في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Azal
A place near the western extremity of the valley near Jerusalem
التركية - التركية
Azaltmak işi
(Osmanlı Dönemi) İŞFAK
AZAL
(Osmanlı Dönemi) (Ezel. C.) Ezeller. Başlangıcı olmayan zamanlar
Azaltmak
kısmak
Azaltmak
(Osmanlı Dönemi) TASRİD
Azaltmak
kısıntı yapmak
Azaltmak
düşürmek
Azaltmak
(Osmanlı Dönemi) TAHMİZ
azaltmak
Az denecek bir miktara indirmek veya eskisinden az bir duruma getirmek, kırmak
azaltmak
Az denecek bir miktara indirmek veya eskisinden az bir duruma getirmek, kırmak: "İlk işleri kullandıkları renkleri azaltmak oluyor."- B. R. Eyuboğlu
azaltmak
Etkisini yitirmesine sebep olmak, hafifletmek
azaltma
المفضلات