That sounds like discrimination to me.
- O bana ayrımcılık gibi görünüyor.
Discrimination is a social fact, not a feeling.
- Ayrımcılık, toplumsal bir gerçektir, bir his değildir.
Discrimination on the basis of gender is prohibited.
- Cinsiyet temelli ayrımcılık yasaklanmıştır.
He's opposed to racial discrimination.
- O ırksal ayrımcılığa karşıdır.
Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
- Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
I can make a distinction between good and bad.
- İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
It's necessary to make a distinction between the two sounds.
- İki ses arasında bir ayrım yapmak gereklidir.
The masses are entirely ignorant of the segregation problem.
- Halk ayrımcılık probleminden tamamen habersiz.