تعريف ayrı ayrı في التركية الإنجليزية القاموس.
- separately
They paid separately.
- Onlar ayrı ayrı ödediler.
Tom and Mary arrived separately.
- Tom ve Mary ayrı ayrı geldi.
- severally
- Separately, one by one, severally, respectively, asunder
- (Hukuk) respective
- one by one
- separately, singly, one by one
- respectively
- 1. separate, distinct. 2. individual, separate. 3. one by one, separately
- asunder
- synthesis
- singly
- several
- loose
- in separately
- separately for
- seperately
- individually
- ayrı
- apart
I like to take things apart to see what makes them tick.
- Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
He lives apart from his family.
- O, ailesinden ayrı yaşıyor.
- ayrı
- separate
They each paid separately.
- Onların her biri ayrı ayrı ödedi.
This is important enough for separate treatment.
- Bu ayrı bir tedavi için yeterince önemli.
- ayrı yaşamak
- separate
- her biri ayrı olarak
- respectively
- ayrı
- distinct
He advocated abolishing class distinctions.
- O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
That's a distinct possibility.
- Bu ayrı bir olasılık.
- ayrı cinsten
- heterogeneous
- ayrı
- divergent
- ayrı
- separate, apart; different, dissimilar, distinct
- ayrı
- aside
Don't put aside such an important detail.
- Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.
Don't put aside such an important detail.
- Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.
- ayrı tutmak
- sequester
- birbirinden ayrı olarak
- astride
- tedricen ayrı düşmek
- drift apart
- ayrı düşmek
- far apart
- ayrı olmak
- seperated
- ayrı suç işleme kastı
- separate criminal intent
- ayrı tutulma
- be kept separate
- ana bir, baba ayrı
- born of the same mother but of different fathers
- annesi bir babası ayrı kardeş
- uterine brother
- annesi bir babası ayrı kardeş
- uterine sister
- annesi bir babası ayrı olan
- uterine
- ayrı
- exceptional
- ayrı
- hetero
- ayrı
- divided
African elephants are divided into two different species: savannah and forest elephants.
- Afrika filleri savana ve orman filleri olmak üzere iki farklı türe ayrılır.
The exam was divided into two parts.
- Sınav iki bölüme ayrıldı.
- ayrı
- dissimilar
- ayrı
- discrete
- ayrı
- segregate
Sami attended a segregated school.
- Sami ayrılmış bir okula gitti.
The buses in Montgomery were segregated.
- Otobüsler Montgomery'de ayrıldı.
- ayrı
- different, distinct
- ayrı
- discontinuous
- ayrı
- another
She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold.
- O, başka bir soğuk algınlığına yakalanmak istemediğinden dolayı odadan ayrılmayacak.
There also was another reason.
- Ayrıca başka bir nedeni vardı.
- ayrı
- separate, apart
- ayrı
- isolated
No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
- ayrı
- especial
- ayrı
- aloof; detachedly
- ayrı
- unconnected
- ayrı
- distanced
- ayrı baskı
- offprint
- ayrı baş çekmek
- to go one's own way
- ayrı bir yere
- apart
- ayrı bir önem
- a particular importance
- ayrı bir önem vermek
- place a particular importance
- ayrı bölge
- (Dilbilim) isolated area
- ayrı durma
- isolation
- ayrı durmak
- stand aloof
- ayrı durmak
- stand apart
- ayrı düşmek
- draw apart
- ayrı düşmek
- to be separated from each other
- ayrı girişi olan
- walk in
- ayrı kalmak
- stand aloof
- ayrı kalmak
- stand apart
- ayrı kalmış
- out on a limb
- ayrı koymak
- set off
- ayrı olarak
- apart
I think we should spend some time apart from each other.
- Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Sami spent more and more time apart from his wife.
- Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
- ayrı olarak
- individually
- ayrı olarak
- separately
Seat cushions are sold separately.
- Koltuk minderi ayrı olarak satılır.
Batteries are sold separately.
- Piller ayrı olarak satılır.
- ayrı olarak düşünmek
- dissociate
- ayrı olma
- separation
- ayrı olmak
- hive off
- ayrı paketleyin lütfen
- Wrap them separately please
- ayrı seçi olmak
- to withdraw one's property, cease to share things
- ayrı seçi yapmak
- to differentiate
- ayrı seçi yapmak
- to be discriminatory
- ayrı telden çalmak
- talk at cross purposes
- ayrı tutma
- sequestration
- ayrı tutma
- (Hukuk) exemption
- ayrı tutmak
- to make a distinction (between), discriminate (between)
- ayrı tutmak
- take aside
- ayrı tutmak
- discriminate
- ayrı tutmak
- set apart
- ayrı tutmak
- insulate
- ayrı tutmak
- set off
- ayrı tutmak
- individualize
- ayrı tutmak
- segregate
- ayrı tutmak
- make a distinction
- ayrı tutmak
- isolate
- ayrı tutmak
- to segregate, to make a distinction
- ayrı yaşamak
- to separate
- ayrı yıkayın
- Wash separately
- ayrı ödüyoruz
- We are paying separately
- bilinenden ayrı bambaşka bir hayat sürmek
- lead a double life
- binadan ayrı tuvalet
- outhouse
- birbirinden ayrı
- asunder
- din kurumlarından ayrı olma
- secularity
- eyaletlerin ayrı yönetildiği sistem
- communalism
- iki ayrı ve bağımsız ilkenin kabullenilmesi
- dualism
- karısından ayrı erkek
- grass widower
- kocasından ayrı yaşayan kadın
- grass widow
- otelde oda ve yemekleri ayrı ayrı ödeme sistemi
- European plan
- topluma ters düşerek ayrı duran kimse
- dropout
- üreme organları ayrı canlılara ait
- dioecious