ayle

listen to the pronunciation of ayle
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Fakirlik
AİLE
(Osmanlı Dönemi) Ev halkı
Aile
ev
Aile
familya
AİLE
(Osmanlı Dönemi) Aynı işte olan, aynı gaye için çalışanların hepsi.Kadının aile hayatında müdür-ü dahilî olmak haysiyetiyle kocasının bütün malına, evlâdına ve herşeyine muhafaza memuru olduğundan en esaslı hasleti; sadakattır, emniyettir. Açık saçıklık ise, bu sadakatı kırar; kocası nazarında emniyeti kaybeder, ona vicdan azabı çektirir. Hatta erkeklerde iki güzel haslet olan cesaret ve sehâvet kadınlarda bulunsa, bu emniyete ve sadakata zarar olduğu için, ahlâk-ı seyyiedendir. Köt
AİLE
(Osmanlı Dönemi) Erkeğin karısı
AİLE
(Osmanlı Dönemi) Akraba
aile
Aralarında kandaşlık veya hısımlık bulunan kimselerin tümü
aile
Karı, koca ve çocuklardan oluşan topluluk: "En büyük cevizin altını kalabalıkça bir aile kaplamıştı."- O. C. Kaygılı
aile
Aralarında kandaşlık veya hısımlık bulunan kimselerin tümü: "Yalnız ailemde değil, bizim köyde güreş etmeyen çocuk yok gibidir."- S. F. Abasıyanık
aile
Aynı gaye üzerinde anlaşan ve birlikte çalışan kimselerin bütünü
aile
Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik
aile
Yelkenli yarış kotrası
aile
Temel niteliği bir olan dil, hayvan veya bitki topluluğu
aile
Eş, karı
aile
Aynı soydan gelen veya aralarında akrabalık ilişkileri bulunan kimselerin tümü: "Bizim ailenin Mısır'la olan münasebetini bilirsiniz, belki..."- H. Taner
aile
Karı, koca ve çocuklardan oluşan topluluk
aile
Aynı soydan gelen kimseler zinciri
aile
Birlikte oturan hısım ve yakınların tümü
الفرنسية - التركية

تعريف ayle في الفرنسية التركية القاموس.

aile
kanat
aile
kanata
aile
kanat takmak
aile
[la] kanat; çamurluk
ailé
kanatlı
الإنجليزية - الإنجليزية
A grandfather
aile
{n} a walk in a church, the wing of a choir
التركية - الإنجليزية

تعريف ayle في التركية الإنجليزية القاموس.

aile
family

Practically every family has a TV. - Neredeyse her ailede televizyon var.

I am surprised that your family has a Japanese car. - Ailenizin bir Japon arabasına sahip olduğuna şaşırdım.

aile
folk
aile
family circle
aile
strain

Tom's expensive tastes put a strain on the family's finances. - Tom'un pahalı zevkleri ailenin mali durumuna bir yük oluyordu.

aile
stirpes
aile
(Argo) oldies

What's your favorite oldies song? - Favori aile şarkın nedir?

aile
{i} kin

The king and his family live in the royal palace. - Kral ve ailesi kraliyet sarayında yaşar.

By example, parents should teach their children kindness. - Aileler çocuklarına örnek ile kibarlığı öğretmeli.

aile
{i} relations

Tom and Mary kept their relationship hidden from their parents. - Tom ve Mary ilişkilerini ailelerinden gizli tuttular.

Her parents didn't approve of her relationship with him. - Ailesi onun onunla olan ilişkisi onaylamadı.

aile
host family
aile
of a group of relatives
aile
(Konuşma Dili) wife
aile
family; wife; domestic
aile
next of kin; menage
aile
domestic

Sami was arrested for domestic violence six times. - Sami aile içi şiddet nedeniyle altı kez tutuklandı.

Everyone has domestic troubles from time to time. - Herkesin zaman zaman ailevi sorunları olur.

aile
connections between people or groups
aile
stirps
aile
of a family
aile
brood
aile
next of kin
aile
{i} menage