aydinlik

listen to the pronunciation of aydinlik
التركية - الإنجليزية

تعريف aydinlik في التركية الإنجليزية القاموس.

aydınlık
light

It's just five in the morning, but nevertheless it is light out. - Henüz sabahın beşiydi ama yine de aydınlıktı.

He went home while it was still light. - Hava hâlâ aydınlıkken eve gitti.

aydınlık
bright

His room was brightly lit. - Onun odası aydınlıktı.

My office is significantly brighter than yours. - Benim bürom seninkinden önemli ölçüde daha aydınlıktır.

aydınlık
luminous
aydınlık
light, daylight
aydınlık
clarity
aydınlık
luminousness
aydınlık
illumined
aydınlık
luminous, bright
aydınlık
clear, brilliant
aydınlık
light shaft, opening for light
aydınlık
light well
aydınlık
high speed
aydınlık
sunny
aydınlık
airshaft
aydınlık
airway
aydınlık
enlightenment
aydınlık
radiance
aydınlık
sunlit
aydınlık
brightly

His room was brightly lit. - Onun odası aydınlıktı.

aydınlık
bright, sunlit
aydınlık
skylight
aydınlık
daylight
aydınlık
illumination
aydınlık
clear

Things are clearer in the morning than in the evening. - Sabahleyin ortam akşamkinden daha aydınlıktır.

aydınlık
luster
aydınlık
lighted
aydınlık
wave
aydınlık
brightness
aydınlık
illuminance
aydınlık
irradiation
aydınlık
shaft
aydınlık
enlightened
aydınlık
(Nükleer Bilimler) luminance
Aydınlık ve güneş tanrısı
Mithras
aydınlık camı
bull's eye
aydınlık olmak
to brighten
aydınlık saçmak
shine out
aydınlık taraf
sunny side
aydınlık çağ
age of enlightenment
aydın
highbrow
aydın
read

It's not light enough in here to read. - Burası okumak için yeterince aydınlık değil.

aydın
intellectual

An intellectual is a person who has discovered something more interesting than sex. - Bir aydın, seksten daha ilginç bir şey keşfetmiş bir kişidir.

Wise men talk about ideas, intellectuals about facts, and the ordinary man talks about what he eats. - Olgun insanlar fikirler hakkında konuşur, aydınlar gerçekler hakkında, ve sıradan insanlar da ne yedikleri hakkında konuşurlar.

aydın
sunlit
aydın
clear

The sky cleared up soon after the storm. - Fırtınadan kısa bir süre sonra gökyüzü aydınlandı.

A cup of coffee cleared my head. - Bir fincan kahve kafamı aydınlattı.

aydın
bright

My office is significantly brighter than yours. - Benim bürom seninkinden önemli ölçüde daha aydınlıktır.

The east was brightened by the rising sun. - Doğu doğan güneşle aydınlandı.

aydın
lettered
işık alan, ışıklı, aydınlık
a light field, light, bright
Aydın
(isim) Well lighted; intellectual
Gün ve aydınlık tanrısı
Apollo
aydın
well-read
aydın
literate
aydın
luminary
aydın
enlightened

That's a very enlightened attitude. - O, çok aydınlanmış bir tutum.

Any society not enlightened by philosophers is fooled by quacks. - Filozoflar tarafından aydınlatılmamış bir toplum şarlatanlar tarafından aptal yerine konulurlar.

aydın
educated
aydın
well informed
aydın
intellectual, enlightened person
aydın
clear, lucid (speech, writing)
aydın
cultured
aydın
(in expressions) joyous, happy
aydın
bright, sunlit, clear; intellectual, enlightened; intellectual, highbrow
aydın
informed
aydın
{i} egghead
aydın
enlighten

Her face was enlightened by happiness. - Yüzü mutluluktan aydınlandı.

Any society not enlightened by philosophers is fooled by quacks. - Filozoflar tarafından aydınlatılmamış bir toplum şarlatanlar tarafından aptal yerine konulurlar.

aydın
long haired
aydın
educate
aydın
well read
aydın
lucent
daha aydınlık bir oda gösterir misiniz
Would you please show me a brighter room
yeterince aydınlık
bright enough
التركية - التركية

تعريف aydinlik في التركية التركية القاموس.

aydınlık
Bir yapının ortasına gelen oda ve öbür bölümlerin ışık alması için, damın ortasından zemine kadar açılan boşluk
aydınlık
Bir yeri aydınlatan güç, ışık
aydınlık
Kolay anlaşılacak derecede açık olan, vazıh
aydınlık
Bir yeri aydınlatan güç, ışık: "Bir elektrik görmediğimizden titrek fener aydınlığına doyamazdık."- F. R. Atay
aydınlık
Kötülükten uzak, temiz, saf
aydınlık
Işık alan
Aydınlık
(Osmanlı Dönemi) SENA
Aydınlık
(Osmanlı Dönemi) AYDIN
Aydınlık
(Osmanlı Dönemi) BEYAZ
Aydınlık
(Osmanlı Dönemi) VUZUH
AYDIN
(Osmanlı Dönemi) Açık, âşikâr, açıkça görünen
AYDIN
(Osmanlı Dönemi) Mübârek, mesut. Bilgili, okumuş, görgülü.Bugün bazı çevrelerde batı ilim ve felsefesini tahsil edip benimseyenlere de "aydın" denilmektedir. Aklı gözüne inmiş, yani herşeyi maddi ölçülerle yorumlamaya alışmış, kalbi maddeci felsefe ile kararmış insana aydın demek yanlıştır. Böylelerine "zulmetli münevver" yani kalbi ve aklı kararmış okumuşlar demek daha doğru olur
Aydın
münevver
Aydın
tralles
aydın
Kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli (kimse), münevver
aydın
Kolayca anlaşılacak kadar açık, vazıh (söz veya yazı)
aydın
Mehtap
aydın
Işık alan, ışıklı, aydınlık
aydın
Kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli (kimse), münevver: "Akşam gazetesi, yurt aydınlarıyla konuşarak bizde niçin yazar yetişmediğinin sebeplerini araştırdı."- O. V. Kanık
aydinlik
المفضلات