Onun farkında olmak zorundayız.
- We have to be aware of that.
Neler olup bittiğinden daha fazla haberdar olmak zorundayız.
- We have to be more aware of what's going on.
Zaten ondan haberdarız.
- We're already well aware of it.
İzlendiğinin farkındaydı.
- He was aware of being watched.
Hilenin farkında değildim.
- I was not aware of the trick.
Onun farkında olmak zorundayız.
- We have to be aware of that.
Sami ondan haberdar değildi.
- Sami was not aware of that.
Zaten ondan haberdarız.
- We're already well aware of it.
Az sonra Boston trenine binmek zorunda olacağının farkında olan Tom, peronda Meryem'e tutkuyla sarıldı.
- Tom, aware that he would soon have to board the train to Boston, had passionately clung to Mary on the station platform.
Çabuk, bu ağacın üzerine tutun.
- Quick, hold onto this tree.
Suçu başkalarının üzerine atıyor sadece.
- He is just passing the blame onto others.
Dersten sonra sandalyeleri masaların üstüne koymayı unutmayın.
- Remember to put the chairs onto the tables after the lesson.
Tom torbanın içindekileri masanın üstüne boşalttı.
- Tom emptied the contents of the sack onto the table.
Onun farkında olmak zorundayız.
- We have to be aware of that.
Are you aware of what is being said about you?.
Stay aware! Don't let your guard down.
... plenty of time to respond. We are quite aware of the clock for both of you. But I want to ...
... So people are aware of the dangers of Typhoon Morakot ...