ausgeweidet

listen to the pronunciation of ausgeweidet
الإنجليزية - التركية

تعريف ausgeweidet في الإنجليزية التركية القاموس.

drawn
{s} çekilmiş

Sami kendini Leyla'nın cazibesine çekilmiş buldu. - Sami found himself drawn to Layla's charm.

Kendimi ona doğru çekilmiş hissettim. - I felt drawn toward her.

drawn
{s} tükenmiş
drawn
çizili

Noel baba genellikle tombul çizilir. O neredeyse sıska değildir. - Santa Claus is usually drawn as roly-poly. He is almost never skinny.

drawn
çizilmiş

Silahını çizilmiş Tom odaya girdi. - Tom entered the room with his gun drawn.

Bu çember bir pusulayla çizilmiş. - This circle was drawn by a compass.

drawn
asık
drawn
çizilmek
drawn
(Askeri) çekili
drawn
berabere biten oyun
drawn
(yüz) asık
drawn
{f} çiz

Silahını çizilmiş Tom odaya girdi. - Tom entered the room with his gun drawn.

Tom'un çizdiği Mary'nin resmi John'un soluğunu kesti. - The picture of Mary that Tom had drawn took John's breath away.

drawn
(oyun) berabere
drawn
Bitkin, argın, tükenmiş
drawn
f., bak. draw
drawn
{s} yorgun
drawn
{s} bitkin
drawn
{s} berabere biten
drawn
drawn game veya battle berabere bitmiş oyun veya savaş
drawn
yorgun görünüşlü
drawn
{s} süzgün
drawn
{s} gergin

Senin için çok gerginim. - I'm very drawn to you.

ألمانية - الإنجليزية
disemboweled
gralloched
drawn
gutted
eviscerated