Tom'un işi aşırı stress yaratıyor.
- Tom's job creates extreme stress.
İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.
- Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.
Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
- Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
Onun fikirleri benim için çok aşırı.
- His ideas are too extreme for me.
Mary aşırı derecede çekici.
- Mary is extremely attractive.
Bu onun için aşırı derecede zordur.
- This is extremely hard for him.
O bir uçtan diğerine düştü.
- He fell from one extreme to the other.
Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.
- The town is located in the extreme north of Japan.
Tom son derece şiddetli.
- Tom is extremely violent.
Onlar olağanüstü durumlar.
- They are the extreme cases.
I think the new laws are extreme, but many believe them necessary for national security.
His extreme love of model trains showed in the rails that criscrossed his entire home.
In the empty and extreme cold theatre.