Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
- You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
Dinledim fakat hiçbir şey duymadım.
- I listened, but I didn't hear anything.
Senin için her şeyi yapacağım.
- I will do anything for you.
Bu, onları bir ders kitabı için, bir uygulama için, bir araştırma projesi için, her şey için yeniden serbestçe kullanabileceğin anlamına gelir.
- This means you can reuse them freely for a textbook, for an application, for a research project, for anything!
Ne yapmam gerektiğine dair hiçbir fikrim yok.
- I have no idea what I ought to do.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Ben ondan özür dilemen gerektiğini düşünüyorum.
- I think that you ought to apologize to her.
Onun yatakta hasta olduğunu bilmen gerekirdi.
- You ought to have known that he was sick in bed.
Senin için ne olsa yapmaya hazırım.
- I am quite willing to do anything for you.
Hiç bir şeyi asla önceden tahmin edemem.
- I can never predict anything.
Tom hiç bir şey yapmak istemiyor.
- Tom doesn't want to do anything at all.
His life among these fierce apes had been happy; for his recollection held no other life, nor did he know that there existed within the universe aught else than his little forest and the wild jungle animals with which he was familiar.
You ought to stand back from the edge of the platform.
witnesse Aristippus, who being urged with the affection he ought his children, as proceeding from his loynes, began to spit .