Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
- You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That won't change anything.
Senin için her şeyi yapacağım.
- I will do anything for you.
Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
- You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
Ne yapmam gerektiğine dair hiçbir fikrim yok.
- I have no idea what I ought to do.
Eğer bir şeye ihtiyacın olursa haberim olsun.
- Let me know if you are in need of anything.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Eğer şimdi başlarsan vaktinde varman gerekir.
- You ought to be on time if you start now.
Onun tecrübe eksikliğini kabul etmeme rağmen, hâlâ daha iyi yapması gerektiğini düşünüyorum.
- Admitting his lack of experience, I still think that he ought to do better.
Senin için ne olsa yapmaya hazırım.
- I am quite willing to do anything for you.
Tom hiç bir şey yapmak istemiyor.
- Tom doesn't want to do anything at all.
Hiç bir şeyi kontrol edemeyiz.
- We don't control anything.
His life among these fierce apes had been happy; for his recollection held no other life, nor did he know that there existed within the universe aught else than his little forest and the wild jungle animals with which he was familiar.
You ought to stand back from the edge of the platform.
witnesse Aristippus, who being urged with the affection he ought his children, as proceeding from his loynes, began to spit .