İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
Benim niyetim size herhangi bir şekilde zarar vermek değildir.
- It is not my intent to hurt you in any way.
Tom nasıl dikkatlice dinleyeceğini biliyor.
- Tom knows how to listen attentively.
Ben daha dikkatlice okuyacağım.
- I'll read more attentively.
Amaçlarını bilmem gerekiyor.
- I need to know your intentions.
Onların amaçları açıktır.
- Their intentions are obvious.
Kuşları dikkatle ve sevinçle izledi.
- She watched the birds intently and joyfully.
Tom dikkatle Mary'ye baktı.
- Tom stared at Mary intently.
Öğretmen açıklamamı dikkatle dinledi.
- The teacher listened attentively to my explanation.
Tom beni dikkatle dinledi.
- Tom listened to me attentively.
Evet, bunu kasıtlı yaptım.
- Yes, I did this intentionally.
O pencereyi kasıtlı olarak kırdı.
- He broke the window intentionally.
Watch attentively. I'll show you how one does that.
- Schau aufmerksam hin. Ich zeige dir, wie man das macht.
He asks me to be attentive.
- Er bittet mich um Aufmerksamkeit.