Bu hiç de Tom'un beklediği bir şey değil.
- This is not at all what Tom expected.
Herkesi memnun etmek asla kolay değil.
- It is by no means easy to please everybody.
Sonuç asla tatmin edici değildi.
- The result was by no means satisfactory.
Çeviri kesinlikle kolay değil.
- Translation is by no means easy.
O politikacı kesinlikle dürüst değil.
- That politician is by no means honest.
Bana seni aramamı istemediğini mi söylüyorsun? Hayır, hiç değil. Lütfen beni herhangi bir zaman arayın.
- Are you saying you don't want me to call? No, not at all. Please call me anytime.
Yorgun musun? Hayır, hiç değil.
- Are you tired? No, not at all.
Onun açıklaması hiçbir şekilde tatmin edici değil.
- Her explanation is by no means satisfactory.
Nic hiçbir şekilde ödülden memnun değil.
- Nick is by no means satisfied with the reward.
Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.
- Getting excited is not at all the same as getting angry.
Bazen sana uğramamın bir sakıncası var mı? Hayır, hiç.
- Do you mind if I call on you sometime? No, not at all.
O hiçbir şekilde anjelik değildir.
- She is by no means angelic.
Onun açıklaması hiçbir şekilde tatmin edici değil.
- Her explanation is by no means satisfactory.