auf!

listen to the pronunciation of auf!
ألمانية - التركية
günü

Üniversitenin ilk günü ne yapacağına dair hiçbir fikri yoktu. - Am ersten Tag auf der Universität hatte ich überhaupt keine Ahnung, was ich eigentlich tun sollte.

Cuma günü meslektaşım beni sohbete tuttu, bu yüzden toplantıyı kaçırdım. - Am Freitag hielt mich meine Arbeitskollegin im Gespräch auf, sodass ich die Versammlung versäumte.

konulu
tarihinde
üzerindeki

Ne? diye sordu Pharamp. Bir şey yok dedi Sysko Konfüçyüsçülüğün modern Çin sosyalizmi üzerindeki etkileri hakkında konuşuyorduk. - Was?, fragte Pharamp. Nichts, log Sysko, wir haben gerade über die Auswirkungen des Konfuzianismus auf den modernen Chinesischen Sozialismus gesprochen..

üstünde, üzerinde; üstüne, üzerine; -de, -da; -ye, -ya, -e, -a; yokuş yukarı; açık
(Gramer) …için; (-ye, -ya) (ZEİTVERHäLTNİS); …için; …üzerine (KAUSALVERHäLTNİS); …tarzda, …tarzla, …suretle,…olarak (MODALVERHäLTNİS); üstünde, üstüne; üzerinde, üzerine ((RAUMVERHäLTNİS)) Dativ oder akkusativ
(Gramer) (sebep edati) …için; …üzerine
(Gramer) (zaman edati) …için; (-ye, -ya)
(Gramer) (daß) .-mesi (-ması) için; -sin diye
(Gramer) (yer edati) üstünde, üstüne; üzerinde, üzerine
(Gramer) (durum edati) …tarzda, …tarzla, …suretle,…olarak
الإنجليزية - التركية
ألمانية - الإنجليزية
Come on!
Up you get!
at
to
up
on
apon
Get up

What time do you get up every day? - Wann stehst du jeden Tag auf?

I didn't want to get up early. - Ich wollte nicht früh aufstehen.

الإنجليزية - الإنجليزية
part of the German phrase "auf Wiedersehen" (goodbye)
A changeling or elf child, that is, one left by fairies; a deformed or foolish child; a simpleton; an oaf