Tom dikkat çekmek istemiyordu.
- Tom didn't want to attract attention.
Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- Children often cry just to attract attention.
Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.
- His niece is attractive and mature for her age.
Onun görünümünü çekici bulurum.
- I find her appearance attractive.
Payınızdan memnun değilseniz, onu biraz daha cazip yaparım.
- If you are not satisfied with your share, I'll make it a bit more attractive.
Senin için cazip bir teklifim var.
- I've got an attractive proposition for you.
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Ben kızın cazibesine kapıldım.
- I was attracted to the girl.
Onu cazibeli buluyor musun?
- Do you find him attractive?
Bu kitap için herhangi bir çekicilik hissediyor musun?
- Do you feel any attraction for this book?
Bu günlerde orada Çekicilik Kanunu hakkında birçok konuşma var ama ben böyle bir şeyin var olduğunu sanmıyorum.
- These days there is a lot of talk about the Law of Attraction, but I don't think such a thing exists.
Onun karizmasının çekiciliği diğer insanları dinlettirdi.
- The attractiveness of his charisma made other people listen.
Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
- Jon is far more attractive than Tom.
Senin için cazip bir teklifim var.
- I've got an attractive proposition for you.
Bu, bu tür bir cihaz için cazip bir fiyat.
- It's an attractive price, for this sort of device.
Bu kitap için herhangi bir cazibe hissediyor musun?
- Do you feel any attraction for this book?
Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
- The coral reef is the region's prime attraction.
Mary çok cazibeli bir kadın.
- Mary is a very attractive woman.
Onu cazibeli buluyor musun?
- Do you find him attractive?
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- Children often cry just to attract attention.
O Asyalı kızlar için ilgi çekici.
- He's attracted to Asian girls.
Tom Mary'ye ilgi çekici görünüyor.
- Tom seems attracted to Mary.
Tokyo benim için en az ilginç şehirdir.
- Tokyo is the least attractive town to me.
Aslında onu sevmiyorum, sadece ilginç buluyorum.
- It's not that I seriously like him. I just find him very attractive.
O çok sevimlidir, yani, çekici ve güzeldir.
- She is very pretty, I mean, she is attractive and beautiful.
Mary kız kardeşi kadar güzel değil fakat hâlâ oldukça çekici.
- Mary isn't as beautiful as her sister, but she's still quite attractive.
Gezegenlerin kütlesi evrensel çekim yasasına göre hesaplanır.
- The mass of the planets is calculated according to the law of universal attraction.
Yer çekimi herhangi iki kütle, herhangi iki organ ya da herhangi iki parçacık arasında olan bir çekim kuvvetidir.
- Gravity is a force of attraction that exists between any two masses, any two bodies, or any two particles.
Onun hakkında ilgi çekici ne bulabilirsin?
- What do you find attractive about her?
Advertising is designed to attract customers.
His big smile and brown eyes instantly attracted me.
A magnet attracts iron filings.
That's a very attractive offer.
He is an attractive fellow with a trim figure.
... been able to attract so far. ...
... starting to attract the interest of some big names and ...