Onun düşmanca bir tutumu vardı.
- She had an unfriendly attitude.
Tom'un tutumunu değiştirmesi gerekiyor.
- Tom needs to change his attitude.
Bana karşı saldırgan bir tavır takındı.
- He assumed an aggressive attitude toward me.
Bu aptalca tavırlarıyla Maria kendi kibrini kanıtlamaktan daha fazlasını yapmaz.
- With these stupid attitudes, Maria doesn't do more than proving her own arrogance.
Onun o davranışına dayanamam.
- I can't stand that attitude of his.
Kültür bir bireyin karakterinin, davranışının ve hayata bakış açısının şekillenmesinde dinamik bir rol oynar.
- Culture plays a dynamic role in shaping an individual's character, attitude, and outlook on life.
The airliner had to land with a nose-up attitude after the incident.
Don't give me your attitude..
The ballet dancer walked with a graceful attitude, .
but had a lazy attitude to work.