O, en azından haftada bir kez anne ve babasına yazdı.
- She wrote to her parents at least once a week.
Tom, en azından düzinelerce Mary ile birlikte bu parkta bulundu.
- Tom has been to this park with Mary at least a dozen times.
O, en azından haftada bir kez anne ve babasına yazdı.
- She wrote to her parents at least once a week.
Onun bu görev için nitelikli olması en az iki yılını alacak.
- It will take her at least two years to be qualified for that post.
Hiç değilse duş alabilirsin.
- You could at least take a shower.
Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.
- Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.
Tom'un hiç olmazsa yardım önermesini umuyordum.
- I expected Tom to at least offer to help.
Neyse, en azından bir şeyi hallettik.
- Well, at least it's one thing we've accomplished.
Dünyanın en büyük şarkıcıları ve ünlü müzisyenlerinin çoğu şişmandır ya da en azından bariz şekilde tombuldur.
- The world's greatest singers and most of its famous musicians have been fat or at least decidedly plump.
I couldn't count them all, but I think there must have been at least 500 people in attendance.