at least one

listen to the pronunciation of at least one
الإنجليزية - التركية
en az bir
some
birkaç

Babam, doğum günüm için bana birkaç CD aldı. - My father bought some CDs for my birthday.

Annem bana birkaç yeni giysi yaptı. - My mother made some new clothes.

some
biraz

Biraz kahve ister misin? - Do you want some coffee?

Annem, bir meyve mağazasından biraz elma aldı. - My mother bought some apples at a fruit store.

some
bazı

Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun? - Did you know that some foxes lived on this mountain?

Bu yazılımı derlerken bazı sorunlarla karşılaşıyorum. - I'm having some problems compiling this software.

some
keybir
some
kimisi

Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti. - Some went on foot, and others by bicycle.

some
{s} ne biçim
some
{s} çok iyi

Tom bazı çok iyi sorular sordu. - Tom asked some very good questions.

O, çok iyi olduğum bir şey değil. - It's not something I'm very good at.

some
{s} bir parça

Tom bir parça müzisyen. - Tom is something of a musician.

Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı. - On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.

some
bir bölümü
some
{s} yaklaşık

Biz araba içinde yaklaşık 100 mil katettik. - We covered some 100 miles in the car.

Burası yaklaşık 500 yıl önce yapıldı. - This was built some 500 years ago.

some
{s} epey
some
aşağı yukarı

Sami aşağı yukarı yüz tane kadın kaçırdı. - Sami kidnapped something like a hundred women.

Yasal harcamalar, aşağı yukarı, ona 9.000 sterline mal oldu. - The legal costs set him back something in the order of £9,000.

some
{s} acayip

O dini mezhebin bazı acayip fikirleri var. - That religious cult has got some pretty off the wall ideas.

Bu evle ilgili acayip bir şey var. - There's something strange about this house.

some
bir kısım
some
{s} amma
some
oldukça

Bazı insanlar hükümetin oldukça çok fazla gücünün olduğunu düşünüyor. - Some people think the government has way too much power.

Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır. - It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.

some
bazı bölümleri

İngiliz önerisinin bazı bölümleri kabul edilemez görünüyor. - Some parts of the British proposal seem unacceptable.

الإنجليزية - الإنجليزية
some
at one
In harmony or unity

She felt perfectly at one with nature.

at one
In agreement, unanimous
at one
unified, in agreement, unanimous; allied
at one
Together
at one
Of the same opinion; agreed; as, on these points we are at one
at one
In concord or friendship; in agreement (with each other); as, to be, bring, make, or set, at one, i
at one
to be or bring in or to a state of agreement or reconciliation
at least one

    التركية النطق

    ät list hwʌn

    النطق

    /ˈat ˈlēst ˈhwən/ /ˈæt ˈliːst ˈhwʌn/

    فيديوهات

    ... if success is at least one of the possibilities. ...
    ... But, I wanted to be involved in at least one of them. ...
المفضلات