at last

listen to the pronunciation of at last
الإنجليزية - التركية
hele
en sonunda

Kar taneleri, en sonunda büyük beyaz kuşlara benzeyene kadar büyüdü de büyüdü. - The snow-flakes seemed larger and larger, at last they looked like great white fowls.

En sonunda hatasını anladı. - At last, he realized his error.

eninde sonunda

İlerlememize engel olan şeyler eninde sonunda kaldırıldı. - The obstacles to our progress have been removed at last.

sonunda

Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi. - At last a good idea struck me.

Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü. - With hunger and fatigue, the dog died at last.

nihayet

Nihayet, Mario prensesin sevgisini kazanmayı başardı. - At last, Mario managed to win the princess's love.

Nihayet, Japonya'nın bu bölümüne bahar geldi. - At last, spring has come to this part of Japan.

finally
nihayet

Bu giysiler nihayet kuru. - These clothes are finally dry.

Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular. - After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.

finally
en sonunda

Tom ve Mary en sonunda yalnız kalmışlardı. - Tom and Mary were finally alone.

Biz en sonunda sana bizim seni istediğimiz yerde sahibiz. - We finally have you where we want you.

at long last
en nihayet
finally
tamamen

Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı. - Tom and Mary were finally completely alone.

finally
bir de

Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur. - It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.

Tom sonunda Mary'den bir ders kitabı aldı. - Tom finally got a text from Mary.

finally
velhasıl
at long last
nihayet

Nihayet, iki Kızılderili kabilenin şefleri savaş baltalarını gömmeye karar verdiler ve barış çubuğu tüttürdüler. - At long last, the two chiefs of the Indian tribes have decided to bury the hatchet and smoke the peace pipe.

finally
kesin olarak
finally
sonunda

O, sonunda IBM'in başkanı oldu. - He finally became the president of IBM.

Dişi aslan sonunda ceylanı kovaladı. - The lioness finally gave chase to the gazelle.

at long last
en sonunda
at long last
(deyim) en sonunda nihayet
finally
sözün kısası
finally
son olarak

Son olarak, on iki puan Estonya'ya! - And finally, twelve points to Estonia!

İngilizcede dilin sekiz ana bölümü vardır:isim,fiil,sıfat,zarf,zamir,edat,bağlaç ve son olarak ünlem. - In English there are eight main parts of speech: noun, verb, adjective, adverb, pronoun, preposition, conjunction and finally interjection.

الإنجليزية - الإنجليزية
After a long time; eventually

After three hundred years had passed, the vampire's soul was at last free.

In the end; finally; ultimately

After exhausting all possibilities, Holmes was at last satisfied the problem was unsolvable.

finally
as the end result of a succession or process; "ultimately he had to give in"; "at long last the winter was over"
lastly, eventually; finally
at long last
at last

    التركية النطق

    ät läs

    النطق

    /ˈat ˈlas/ /ˈæt ˈlæs/

    علم أصول الكلمات

    [ &t, 'at ] (preposition.) before 12th century. Middle English, from Old English æt; akin to Old High German az at, Latin ad.

    فيديوهات

    ... they're taxed at a lower rate. But those businesses that are in the last 3 percent of businesses ...
    ... there. And last, but certainly not least, it will ...
المفضلات