at last

listen to the pronunciation of at last
الإنجليزية - التركية
hele
en sonunda

Kar taneleri, en sonunda büyük beyaz kuşlara benzeyene kadar büyüdü de büyüdü. - The snow-flakes seemed larger and larger, at last they looked like great white fowls.

En sonunda hatasını anladı. - At last, he realized his error.

eninde sonunda

İlerlememize engel olan şeyler eninde sonunda kaldırıldı. - The obstacles to our progress have been removed at last.

sonunda

Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi. - At last a good idea struck me.

Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü. - With hunger and fatigue, the dog died at last.

nihayet

Nihayet, Mario prensesin sevgisini kazanmayı başardı. - At last, Mario managed to win the princess's love.

Nihayet, onlar kanla özgürlüğü satın aldı. - At last, they purchased freedom with blood.

finally
nihayet

O, nihayet IBM'in başkanı oldu. - He finally became the president of IBM.

Tamam, pekala, Willie nihayet kabul etti. - Well, OK, Willie finally agreed.

finally
en sonunda

Biz en sonunda sana bizim seni istediğimiz yerde sahibiz. - We finally have you where we want you.

Tom en sonunda Mary'yi yeni bir bilgisayar alması için ikna etti. - Tom finally talked Mary into buying a new computer.

at long last
en nihayet
finally
tamamen

Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı. - Tom and Mary were finally completely alone.

finally
bir de

Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur. - It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.

Tom sonunda Mary'den bir ders kitabı aldı. - Tom finally got a text from Mary.

finally
velhasıl
at long last
nihayet

Nihayet, iki Kızılderili kabilenin şefleri savaş baltalarını gömmeye karar verdiler ve barış çubuğu tüttürdüler. - At long last, the two chiefs of the Indian tribes have decided to bury the hatchet and smoke the peace pipe.

finally
kesin olarak
finally
sonunda

Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü. - Because of hunger and fatigue, the dog finally died.

Sonunda onu polise teslim etmeye karar verdik. - We finally decided to give him over to the police.

at long last
en sonunda
at long last
(deyim) en sonunda nihayet
finally
sözün kısası
finally
son olarak

Son olarak, on iki puan Estonya'ya! - And finally, twelve points to Estonia!

Son olarak, son gün ne aldınız? - Finally, What did you buy the last day?

الإنجليزية - الإنجليزية
After a long time; eventually

After three hundred years had passed, the vampire's soul was at last free.

In the end; finally; ultimately

After exhausting all possibilities, Holmes was at last satisfied the problem was unsolvable.

finally
as the end result of a succession or process; "ultimately he had to give in"; "at long last the winter was over"
lastly, eventually; finally
at long last
at last

    التركية النطق

    ät läs

    النطق

    /ˈat ˈlas/ /ˈæt ˈlæs/

    علم أصول الكلمات

    [ &t, 'at ] (preposition.) before 12th century. Middle English, from Old English æt; akin to Old High German az at, Latin ad.

    فيديوهات

    ... And it's that last dynamic, changing the way we work, ...
    ... And then let's take the last one, championing small business. Our party has been focused ...
المفضلات