İlk önce öğretmen olduğunu sanmıştım ama değilmiş.
- At first, I thought he was a teacher, but he wasn't.
İlk önce kimse bana inanmıyordu.
- No one believed me at first.
İlk olarak, her şey zor görünüyordu.
- At first, everything seemed difficult.
İlk olarak, onlar ona inanmadılar.
- At first, they didn't believe him.
Önce onu erkek kardeşinle karıştırdım.
- At first, I mistook him for your brother.
Önce plandan hoşlandığımı düşündüm fakat ikinci düşünüşümde ona karşı çıkmaya karar verdim.
- At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it.
Tom ilk zamanlar Mary'ye inanmıyordu.
- Tom didn't believe Mary at first.
İlk zamanlar şüpheciydim.
- I was skeptical at first.
Başlangıçta hatalarım hakkında endişeliydim.
- I was worried about my mistakes at first.
Başlangıçta, ondan hoşlanmadım.
- At first, I didn't like him.
İlk bakışta Bay Jones'u tanıdım.
- I recognized Mr Jones at first glance.
Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
- Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
Tom Mary ile bir partide tanıştı, ve o ilk görüşte aşktı.
- Tom met Mary at a party, and it was love at first sight.
İlk görüşte ona âşık oldu.
- She fell in love with him at first sight.
Love at first sight.
İlk görüşte ona âşık oldu.
- He fell in love with her at first sight.
İlk görüşte ona âşık oldun mu?
- Did you fall in love with her at first sight?
Ben onu ilk bakışta tanıdım.
- I recognized her at first sight.
İlk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönümüz var.
- We have more in common than can be seen at first sight.
At first glance, thinking well of yourself seems obviously preferable to thinking poorly of yourself. But the problem with.
It looks like a normal car at first sight. But when we open the hood, we discover something quite new.
... I was glad to hear the very first talk this morning from ...
... to contain the first seven digits of pi that other people can be enjoined from writing ...