Bir deprem her zaman olabilir.
- An earthquake can happen at any time.
Beni her zaman arayabilirsin.
- You can call me at any time.
Tom her an gelebilir.
- Tom may come at any time.
Ağaç çürük ve taş ölü, ve her an düşebilir.
- The tree is rotten and stone dead, and could fall at any time.
Tom'un şimdiye kadar antika arabasını satmayı düşündüğünden şüpheliyim.
- I doubt that Tom would ever consider selling his antique car.
Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
- The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
Beni her zaman arayabilirsin.
- You can call me at any time.
Lütfen her zaman beni görmeye gelebilirsin.
- Please come and see me any time.
Bunun yakında herhangi bir zamanda olmasını beklemiyorum.
- I don't expect that to happen anytime soon.
Herhangi bir zamanda başlayabilirsiniz.
- You can start anytime.
O gelmiş geçmiş en cesur askerdir.
- He is the bravest soldier that ever lived.
O gelmiş geçmiş en tehlikeli adam.
- He's the most dangerous man who ever lived.
Herhangi bir zamanda Japonya'ya gelirsen, beni görmeye gel.
- If you are ever in Japan, come and see me.
Tom'u herhangi bir zamanda tekrar göreceğimizi düşünüyor musun?
- Do you think we'll ever see Tom again?
Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.
- Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody.
Hiç Kanada'ya gittin mi?
- Have you ever been to Canada?
Neden hep Wall Street'te çalışmak istersin?
- Why would you ever want to work on Wall Street?
Çok param vardı ama hepsini harcadım.
- I had a lot of money, but spent everything.
Tom her ne zaman isterse gidebilir.
- Tom may leave anytime he wants to.
Her zaman tekrar gelebilirsin.
- You're welcome back anytime.
Bana her zaman bir şey sor.
- Ask me anything anytime.
He's back and better than ever.
... So any time your body's in stress response, those ...
... responsible but don't necessarily have any time or ...