Onun geçmişi hakkında her türlü söylenti yükseldi.
- All sorts of rumors rose about her past.
Her tür tabloyu severim.
- I like all sorts of paintings.
Tom bana her çeşit soru sordu.
- Tom asked me all sorts of questions.
Sergiye her çeşit insan geldi.
- All sorts of people came to the exhibition.