at a past time indefinitely referred to; once; formerly

listen to the pronunciation of at a past time indefinitely referred to; once; formerly
الإنجليزية - التركية

تعريف at a past time indefinitely referred to; once; formerly في الإنجليزية التركية القاموس.

at a time
bir seferde

Bir seferde bir şey yapın. - Do one thing at a time.

Tom'un bir seferde sadece bir ziyartçisi olması gerekiyor. - Tom is only supposed to have one visitor at a time.

sometime
bazen

Bazen onlarla buluşuyoruz. - We sometimes meet them.

O bazen işe arabayla gider. - Sometimes he drives to work.

at a time
birden

Hiç kimse bir defada birden daha fazla şey yapamaz. - No one can do more than one thing at a time.

Birisi bir seferde birden fazla şey yapamaz. - One can't do more than one thing at a time.

sometime
birgün

Tom bunu birgün yapmalı. - Tom should do that sometime.

Bunu birgün yapacağım. - I'm going to do that sometime.

sometime
bir ara

Bir ara bizi görmeye gel. - Come and see us sometime.

Bir ara bana yaz tamam mı? - Write me sometime, OK?

at a time
bölüm bölüm a little
sometime
z. bir zaman; bir gün: It was sometime last year. Geçen sene içinde bir zamandı. Come see us sometime! Bir gün bize gel!
sometime
eskiden
sometime
{s} eski

Japonya'da hala bazen birinin abaküs kullandığını görüyoruz, ancak eskisi kadar sık değil. - In Japan, we still sometimes see someone use an abacus, but not as often as we used to.

Bazen Tom eski dostlarıyla görüşmeye geliyordu. - Sometimes Tom came to meet his old friends.

sometime
{s} önceki
sometime
bir gün

Bir gün Fransa'ya gitmek istiyorum. - I'd like to go to France sometime.

Herkesin işi bir gün ters gidebilir. - Even the worthy Homer sometimes nods.

sometime
eskiden/bir ara
sometime
ilerde
sometime
günün birinde

Günün birinde buluşmalıyız. - We should get together sometime.

Günün birinde seni tekrar görmek isterim. - I would like to see you again sometime.

sometime
{s} sabık
sometime
bir zaman

Gelecek hafta erken bir zamanda bir toplantı planlayalım. - Let's schedule a meeting sometime early next week.

Yakın bir zamanda Paris'te bizi ziyaret etmeye gel. - Come and visit us in Paris sometime soon.

sometime
evvelce
الإنجليزية - الإنجليزية
sometime
at a time
Simultaneously at each occurrence (of some action)

climb stairs two at a time.

at a time
In a single, continuous period of time

He manages to abstain from smoking for weeks at a time, but then gives in and starts again.

at a time
Simultaneously; "he took three cookies at a time"(synonym) at once, at one time
at a time
simultaneously; "he took three cookies at a time"
at a time
at a moment, at a point in time, at a period
at a time
simultaneously; "he took three cookies at a time