Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
- I went all the way to see her only to find her away from home.
Karım uzaktayken zor durumdaydım.
- I am inconvenienced when my wife is away.
Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
- He had no choice but to run away.
Biz yokken eve hırsız girmiş.
- A thief broke into the house while we were away.
Balon rüzgar tarafından bir yere taşınıyordu.
- The balloon was carried away somewhere by the wind.
Bir an önce onu kullanmak istediğimi bildiğin halde niçin tavuğu böyle alması zor bir yere koydun?
- Why did you put the chicken in such a difficult place to get when you knew that I wanted to use it right away?
Buradan birkaç sokak ileride oturuyor.
- She lives a few blocks away from here.
O buradan hemen ayrıldı.
- She left here right away.
Tüm öğleden sonra durmadan uyudum.
- I slept the whole afternoon away.
Televizyonu uzaktan izlemelisiniz.
- You should watch television at a distance.
O benden uzakta oturdu.
- He sat at a distance from me.
Onu belli bir mesafede tutmak istiyor.
- She wants to keep him at a distance.
While De Anza was exploring the Bay of San Francisco, seeking a site for the presidio, the American colonists on the eastern seaboard, three thousand miles away, were celebrating the signing of the Declaration of Independence.