Onları ziyaret etmeden önce, kültürleri hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olduk.
- We learned as much as possible about their culture before visiting them.
Mümkün olduğu kadar tünellerden kaçınmaya çalışacağım.
- I will try to avoid tunnels as much as possible.
Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
- My brother eats twice as much as I do.
O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.
- He earns three times as much as I do.
Onun Tom'a güvendiği kadar çok Tom Mary'ye güvenmiyor.
- Tom didn't trust Mary as much as she trusted him.
Tom onun senin satmaya çalıştığın o zımbırtıya 300 dolar kadar çok harcamaya istekli olduğunu söylüyor.
- Tom says he's willing to spend as much as $300 on that gizmo you're trying to sell.
Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.
- Tom was carrying an armful of books.
Tom bir kucak dolusu çamaşırla odaya gitti.
- Tom walked into the room with an armful of laundry.
Tom bir kucak dolusu çamaşırla odaya gitti.
- Tom walked into the room with an armful of laundry.
Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.
- Tom was carrying an armful of books.