Doğrusu ondan hoşlanmıyorum.
- As a matter of fact, I dislike him.
İşin doğrusu iflas kaçınılmaz.
- As a matter of fact, bankruptcy is inevitable.
Nitekim, o Amerika Birleşik Devletlerine gidiyor.
- As a matter of fact, he's going to the states.
Nitekim Tanrı insanın itaat etmesini istiyor. Itaatsizlik etmek aramaktır.
- As a matter of fact, God wants man to disobey. To disobey is to seek.