asıllık

listen to the pronunciation of asıllık
التركية - الإنجليزية
originality
{n} the quality of being original
the ability to think and act independently
The quality of having been created without recognizable reference to other works
Creative effort invested by an author into raw materials that gives them a new quality or character
the quality of being new and original (not derived from something else) the ability to think and act independently
{i} quality of being original, state of not being a derivative of anything else
The quality of being unique, fresh, or new The ability to think, do, or create in a way that has not been done before
the capacity to think independently or be inventive
the quality of being original or novel
" I think the word original for me means maybe if you truly go by how you feel and don't compromise Or if you find a way to make that work with the world around you - I think that usually ends up being pretty original " (Taken from a interview with Björk)
The quality or state of being original
Rewards the identification of a rare, high quality solution or problem Any response found infrequently among responses at that age level and considered of high quality - CREATIVE, FUTURISTIC, INSIGHTFUL, INDICATIVE OF BREAKTHROUGH THINKING is considered original Original solutions and problems are worth 3 points each
something original
the quality of being new and original (not derived from something else)
when something is completely new and different from anything that anyone has thought of before originality of
asıl
principal

All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it. - Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.

asıl
main

When to start is the main problem. - Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.

Making money is his main purpose in life. - Para kazanmak hayatındaki asıl amaçtır.

asıl
{s} virtual
asıl
{i} original

Ali learnt the Persian language to be able to read the The Mathnawi of Jalaluddin Rumi in original text. - Ali, Mevlana'nın Mesnevisini asıl metninden okuyabilmek için Farsça öğrendi.

The Normans abandoned their original language. - Normanlar asıl dillerini bıraktılar.

asıl
major

My cousin Teddy majored in French in college and studied in Paris for one year. - Kuzenim Teddy Fransızcayı üniversitede asıl branş olarak aldı ve bir yıl Paris'te okudu.

Kate is majoring in German. - Kate asıl branş olarak Almancayı alıyor.

asıl
actual
asıl
{s} real

The readers are the real target of interviews. - Okuyucular, röportajların asıl hedefidir.

Examinations interfere with the real purpose of education. - Sınavlar eğitimin asıl amacına müdahale eder.

asıl
origin

This land was expropriated from its original owner decades ago. - Bu arazi on yıllar önce asıl sahibinden kamulaştırılmıştır.

The Normans abandoned their original language. - Normanlar asıl dillerini bıraktılar.

asıl
foundation

All of your accusations are without foundation. She's innocent and we're going to prove it. - Suçlamalarınızın hepsi asılsız. O masum ve biz bunu kanıtlayacağız.

asıl
extraction
asıl
reality
asıl
master copy
asıl
(Ticaret) proper
asıl
primary
asıl
actually
asıl
echt
asıl
native
asıl
base
asıl
genuine
asıl
bottom

Your plan sounds good, but the bottom line is: will it bring us more business? - Planın iyi görünüyor fakat asıl önemli olan şu: bize daha çok iş getirir mi?

I'm sure Tom will be able to get to the bottom of it. - Tom'un bunun asıl sebebini bulabileceğinden eminim.

asıl
truth
asıl
substance
asıl
parentage
asıl
master
asıl
fountain
asıl
essence
asıl
groundwork
asıl
truth, reality; basis
asıl
fountain head
asıl
central
asıl
in chief
asıl
foundation, base; reality, truth; origin, source; the original; real, true, genuine; essential, main, principal, primary; original; actually
asıl
origination
asıl
gist
asıl
original, the original
asıl
elementary
asıl
provenance
asıl
actually, essentially
asıl
inherent
asıl
intrinsic
asıl
principally
asıl
cardinal

Some countries use ordinal numbers to count millennia, whereas others count them using cardinal numbers. - Bazı ülkeler bin yıllık dönemi saymak için sıra numaralarını kullanırken, diğerleri asıl sayıları kullanarak sayarlar.

asıl
real; original
asıl
True

What are Tom's true intentions? - Tom'un asıl niyeti ne?

The true killer responsible for her murder is you! - Onun cinayetinden sorunlu asıl katil sensin!

asıl
pivotal
asıl
root stock
asıl
the most important, main
asıl
authentic
asıl
actual, true; real, essential
asıl
origin, original form
asıl
natural

If that is the real aim, naturally I would not know about that. - Asıl amaç buysa bilmem tabii.

asıl
seed
asıl
pivot
asıl
pristine
asıl
tug
asıl
pedigree
asıl
noumenon
asıl
unadorned
asıl
radical
التركية - التركية

تعريف asıllık في التركية التركية القاموس.

ASIL
(Osmanlı Dönemi) Bak: Asl
Asıl
(Osmanlı Dönemi) MENSIB
Asıl
(Osmanlı Dönemi) DAİN
Asıl
(Osmanlı Dönemi) SEBİR
Asıl
(Osmanlı Dönemi) TUS
Asıl
(Osmanlı Dönemi) NECR
Asıl
(Osmanlı Dönemi) ESELE
Asıl
(Osmanlı Dönemi) DIÎN
Asıl
(Osmanlı Dönemi) NİCAR
Asıl
(Osmanlı Dönemi) TIHS
asıl
Kök, köken, kaynak
asıl
Aranılan nitelikleri en çok kendinde toplamış olan. (a'sıl) Gerçekten, gerçek olarak
asıl
Bir görevde temelli olan
asıl
Soy, nesep: "İnsan dedi, aslını unutmamalıdır."- S. F. Abasıyanık
asıl
Aranılan nitelikleri en çok kendinde toplamış olan
asıl
Gerçek: "Genç kızın bıraktığı mektup asıl sebebi meydana çıkarmıştı."- R. N. Güntekin
asıl
Gerçeklik, esas, hakikat
asıl
Soy, nesep
asıl
Bir görevde sürekli bulunan, yedek karşıtı
asıl
Bir şeyin temelini oluşturan, ana
asıl
Gerçek
asıl
Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı
asıl
Gerçekten, gerçek olarak
asıllık
المفضلات