Population growth has given rise to serious social problems.
- Nüfus artışı, ciddi sosyal sorunlara yol açmıştır.
There was a sharp rise in prices last year.
- Geçen yıl fiyatlarda keskin bir artış vardı.
Incremental improvement is fine as long as the increments are large enough to see.
- Artan iyileşme, artış görülecek kadar geniş olduğu sürece iyidir.
There was a steady increase in population.
- Nüfusta sürekli bir artış vardı.
It was the increase in population that caused the poverty.
- Yoksulluğun nedeni nüfus artışıydı.
I got a big pay raise.
- Ben büyük bir ücret artışı aldım.
Apparently, we'll be getting a raise within two months.
- Görünüşe göre, biz iki ay içerisinde bir artış alacağız.
The small car boom is ending.
- Küçük araba artışı sona eriyor.
Last year's growth of income was 5% after inflation.
- Enflasyondan sonra geçen yılın gelir artışı % 5 idi.
We must prevent rapid population growth.
- Hızlı nüfus artışını önlemeliyiz.
The Dow Jones average posted a gain of two points today.
- Bugün Dow Jones ortalama iki puanlık artış ilan etti.
The small car boom is ending.
- Küçük araba artışı sona eriyor.
They have lost 10 games in a row since their winning streak ended.
- Onların galibiyet serileri bittiği için art arda 10 oyun kaybettiler.
Food prices have surged.
- Gıda fiyatları arttı.
The Great Depression triggered a great surge in crime.
- Büyük Buhran, suçta büyük bir artışa neden oldu.
The company's profits soared.
- Şirketin kazancı arttı.
Travel agencies' profits soared.
- Seyahat acentalarının gelirleri arttı.
The number of Japanese going overseas has been increasing year by year.
- Yurt dışına çıkan Japon sayısı yıldan yıla artmaktadır.
It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
- O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
A physician was immediately sent for; but on the first moment of beholding the corpse, he declared that Elvira's recovery was beyond the power of art.
There is a debate as to whether graffiti is art or vandalism.
Okulda güzel sanatlar okuyor.
- She is studying fine art at school.
Hayat kesin bir bilim değildir, bir sanattır.
- Life is not an exact science, it is an art.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Bu Rembrandt tablo bir sanat eseridir.
- This Rembrandt painting is a work of art.
Bir Japon iş adamı 200 milyon yene bir sanat eseri satın aldı.
- A Japanese businessman bought the artwork for 200 million yen.
O, resim ve heykel eğitimi için sanat okuluna gitti.
- He went to art school to study painting and sculpture.
Ben resim yapamam ama kız kardeşim büyük bir sanatçıdır.
- I can't draw, but my sister is a great artist.
Okulda güzel sanatlar okuyor.
- She is studying fine art at school.
Sanatçı olmak için bir güzel sanatlar okulunda okumak zorunda değilsiniz.
- You don't have to study at a school of fine arts to become an artist.
Leonardo da Vinci tarafından yapılmış yaklaşık 900 eskiz kalmıştır.
- There remain approximately 900 art sketches by Leonardo da Vinci.
Ressam eski taş duvarda en karmaşık duvar resimlerini yaptı.
- The artist painted the most intricate of murals on the old stone wall.
Sihirbazlık, batıl itikadı paraya çevirme sanatıdır.
- Magic is the art of changing superstition into money.
Büyük sanatçıların vatanı yoktur.
- Great artists have no country.
Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
- He is one of the greatest artists in Japan.
Babam sanatsallıktan uzaktır.
- My father is far from artistic.
Tüm edebi ve sanatsal çalışmaların kaynağı, tatmin edilmemiş libidodur.
- Unsatisfied libido is responsible for producing all art and literature.
Kesinlikle sanatsal becerilerim yok.
- I have absolutely no artistic skills.