Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.
- Tom was carrying an armful of books.
Tom bir kucak dolusu çamaşırla odaya gitti.
- Tom walked into the room with an armful of laundry.
Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.
- Tom was carrying an armful of books.
Tom bir kucak dolusu çamaşırla odaya gitti.
- Tom walked into the room with an armful of laundry.
O beni kolumdan yakaladı.
- He caught me by the arm.
Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
- The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Tom silahlı soygun için cezasını doldurdu.
- Tom did time for armed robbery.
Konferansta süper güçlerden, silahlı kuvvetlerini üçte bir oranında azaltmaları istendi.
- The conference called for the major powers to cut their armed forces by a third.
Silâhlı kuvvetler tüm bölgeyi işgâl etti.
- The armed forces occupied the entire territory.
Galaksinin Yay ve Perse takım yıldızı bölümleri binlerce yıl keşfedilmemiş olarak kaldı.
- The Sagittarius and Perseus Arms of the galaxy remained unexplored for thousands of years.
O, bu günlerde onunla arasına mesafe koyuyor.
- She keeps him at arm's length these days.
Tom yakın yatmıştı, kolunu Mary'nin etrafına koymuştu.
- Tom snuggled in close, putting his arm around Mary.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
O erkeğin kolu benimkine hafifçe çarptı.
- His arm brushed against mine.
Erkek kardeşim bir ağaçtan düştü ve kolunu kırdı.
- My brother fell out of a tree and broke his arm.
O zaman Almanya'nın güçlü bir ordusu vardı.
- Germany then had a powerful army.
Bu Birleşmiş Milletler kararı İsrail'in silahlı güçlerinin son çatışmalarda işgal edilen bölgelerden çekilmesini istemektedir.
- This United Nations resolution calls for the withdrawal of Israel armed forces from territories occupied in the recent conflict.
Silah ihracatı yasaklandı.
- The export of arms was prohibited.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
- The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.
Ordu cephaneliğini düşmana bıraktı.
- The army surrendered its arsenal to the enemy.
Bebek annesinin kucağında uykuya dalmıştı.
- The baby was sound asleep in her mother's arms.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
- They were accused of supplying arms to terrorists.
Savaşın başladığını duymuştu fakat savaş babası askere alınıncaya kadar anlaşılmadı.
- He had heard that war had started, but it didn't sink in for a long time until his father was drafted into the army.
Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
- The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
Tom bana sarılmak için kollarını açtı.
- Tom opened his arms to hug me.
Mary bana sarılmak için kollarını açtı.
- Mary opened her arms to hug me.
Shelburne Bay is an arm of Lake Champlain.
The robot arm reached out and placed the part on the assembly line.
The arm and forearm are parts of the upper limb in the human body.
She stood with her right arm extended and her palm forward to indicate “Stop!”.