Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.
- Tom was carrying an armful of books.
Tom bir kucak dolusu çamaşırla odaya gitti.
- Tom walked into the room with an armful of laundry.
Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.
- Tom was carrying an armful of books.
Tom bir kucak dolusu çamaşırla odaya gitti.
- Tom walked into the room with an armful of laundry.
Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.
- Four armed men held up the bank and escaped with $4 million.
Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
- She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız.
- We must consider the question of whether we can afford such huge sums for armaments.
Tom silahlı kuvvetlere katıldı.
- Tom has joined the army.
Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?
- Which branch of the armed forces were you in?
Galaksinin Yay ve Perse takım yıldızı bölümleri binlerce yıl keşfedilmemiş olarak kaldı.
- The Sagittarius and Perseus Arms of the galaxy remained unexplored for thousands of years.
Tom ısıölçeri kolunun altına koydu.
- Tom put the thermometer under his arm.
O, bu günlerde onunla arasına mesafe koyuyor.
- She keeps him at arm's length these days.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
O erkeğin kolu benimkine hafifçe çarptı.
- His arm brushed against mine.
Erkek kardeşim bir ağaçtan düştü ve kolunu kırdı.
- My brother fell out of a tree and broke his arm.
O zaman Almanya'nın güçlü bir ordusu vardı.
- Germany then had a powerful army.
Japonya'nın ordusu çok güçlüydü.
- Japan's army was very powerful.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Silah ihracatı yasaklandı.
- Arms export was prohibited.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
Tom ve Mary kendilerini bıçaklarla silahlandırdılar.
- Tom and Mary armed themselves with knives.
Ordu cephaneliğini düşmana bıraktı.
- The army surrendered its arsenal to the enemy.
Bebek annesinin kucağında uykuya dalmıştı.
- The baby was sound asleep in her mother's arms.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
- They were accused of supplying arms to terrorists.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Ordu, madencileri uzaklaştırmak için asker gönderdi.
- The army sent soldiers to remove the miners.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
Mary bana sarılmak için kollarını açtı.
- Mary opened her arms to hug me.
Tom bana sarılmak için kollarını açtı.
- Tom opened his arms to hug me.
Shelburne Bay is an arm of Lake Champlain.
The robot arm reached out and placed the part on the assembly line.
The arm and forearm are parts of the upper limb in the human body.
She stood with her right arm extended and her palm forward to indicate “Stop!”.