تعريف ara ara في التركية الإنجليزية القاموس.
- from time to time
- occasionally
- sometimes
- ara vermek
- have a break
- ara sıra
- sometimes
I know that you still cry for me sometimes.
- Ara sıra hâlâ benim için ağladığını biliyorum.
Do you sometimes study in the library?
- Ara sıra kütüphanede ders çalışıyor musun?
- ara vermek
- pause
- ara sıra
- occasionally
I run into Tom occasionally.
- Ara sıra Tom'a rastlarım.
Robert occasionally visits me.
- Robert ara sıra beni ziyaret eder.
- ara
- interval
Buses are running at 20 minute intervals.
- Otobüsler 20 dakikalık aralıklarla çalışıyor.
I visit my friend's house at intervals.
- Ben arkadaşımın evinini aralıklarla ziyaret ederim.
- ara
- gap
There is a wide gap in the opinions between the two students.
- İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
The gap between them has narrowed.
- Onlar arasındaki aralık daraldı.
- ara
- distance, space; break, breather; break, playtime; interval, pause, cessation, intermission; interlude; half time; relation, terms, footing; intermediate, intermediary; middle
- ara vermek
- suspend
- ara
- recess
May we have a short recess?
- Kısa bir ara verebilir miyiz?
I would like to request a short recess.
- Ben kısa bir ara rica etmek istiyorum.
- ara vermek
- interrupt
I didn't want to interrupt the discussion.
- Görüşmeye ara vermek istemedim.
- ara
- space
Leave a space between the lines.
- Satırlar arasında bir boşluk bırak.
Between space and time.
- Uzay ve zaman arasında.
- ara faslı
- interlude
- ara
- time out
Let's take time out to elaborate a strategy.
- Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.
- ara
- time, point in time
- ara
- interim
In the interim, please send all communications to Tom.
- Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.
- ara halkası
- spacer
- ara sıra
- once in a while
I hear from him once in a while.
- Ara sıra ondan haber alırım.
I play tennis once in a while.
- Ara sıra tenis oynarım.
- ara sıra
- from time to time
My son came to see me from time to time.
- Ara sıra oğlum beni ziyarete geliyordu.
My uncle comes to see me from time to time.
- Amcam ara sıra beni görmeye gelir.
- ara toplam
- subtotal
- ara vermek
- space
- bir ara
- some time or other
- bunu ara
- (Bilgisayar) search for
- ancak ara sıra iyi olan
- spotty
- ara belleği boşaltmak
- flush buffer
- ara burç
- (Otomotiv) spacer
- ara bölge
- (Ticaret) intermediate range
- ara dönem
- (Ticaret) interim period
- ara mesnet (torna)
- dog
- ara seçim
- (Politika, Siyaset) by-elections
- ara vermek
- have break
- ara vermek
- take a break
I want to take a break.
- Ara vermek istiyorum.
I don't have time to take a break.
- Ara vermek için vaktim yok.
- ara vermek
- adjourn
- ara yüz
- interface
- ara ödeme
- (Ticaret) interim payment
- ara ürün
- (Tıp) borderline product
- ara ürün
- (Denizbilim) metabolite
- beni ara
- call me
- burada ara
- (Bilgisayar) search in
- film ara
- (Bilgisayar) search title
- geri ara
- (Bilgisayar) ring back
- geri ara
- (Bilgisayar) callback
- geri ara
- (Bilgisayar) callback to
- konser ara
- (Muzik) interlude
- konser ara
- (Tiyatro) intermission
- metni ara
- (Bilgisayar) search text
- tiyatro ara salonu
- (Muzik) crush room
- video ara yüz ölçünü
- computer graphics adapter
- ara sıra
- on and off
It was raining on and off all through the night.
- Gece boyunca ara sıra yağmur yağıyordu.
It has been raining on and off since this morning.
- Bu sabahtan beri ara sıra yağmur yağıyor.
- ara başlık
- headlines
- ara birim
- interface
- ara bulucu
- search finder
- ara dönem finansal tablolar
- interim financial tables/reports
- ara pas
- (Spor) through ball
- ara sınavı
- midterms
- ara.
- Search
- açık ara
- by far the best
- hayvanı hızlı hızlı ara vermeden sağma
- fast break from the milking animals
- Ara deniz
- Mediterranean
- aniden ara vermek
- bring up with a round turn
- ara
- intermediate
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
- Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate.
- İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.
- ara
- distance; break
- ara
- interspace
- ara
- cessation
- ara
- distance (between two things)
- ara
- intermediary, intermediate
- ara
- intermission
When is the intermission?
- Perde arası ne zaman?
It's almost intermission.
- Gösterim arası olmak üzere.
- ara
- intermediary
- ara
- chasm
- ara
- break (in a game); interlude; intermission
- ara
- interlocutory
- ara
- lull
- ara açıklığı
- rift
- ara aşamalar
- (Hukuk) intermediate stages
- ara bozmak
- set at odds
- ara bozmak
- make mischief
- ara bozmak
- create a rift
- ara bozucu
- divisive
- ara bulmak
- reconcile
- ara bölge
- buffer zone
- ara bölüm
- intermediate section
- ara değerini hesaplamak
- interpolate
- ara dişli
- intermediate gear
- ara duvar
- party wall
- ara duvar
- partition, dividing wall
- ara hava soğutucusu
- aftercooler
- ara kapı
- communicating door
- ara kat
- mezzanine
- ara kol
- extension
- ara rölesi
- slave relay
- ara sınav
- intermediate
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
- Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
- ara sıra
- in snatches
- ara sıra
- off and on
I watch TV off and on.
- Ara sıra televizyon izlerim.
It has been raining off and on.
- Ara sıra yağmur yağıyor.
- ara transformatörü
- interstage transformer
- ara uçlu direnç
- tapped resistor
- ara vermek
- lie off
- ara vermek
- prorogue
- ara vermek
- recess
- ara vermek
- discontinue
- ara yol
- bystreet
- ara yol
- byroad
- ara yol
- aisle
- ara çekim
- intercut
- ara çubuğu
- spacebar
- ara şanzıman
- transfer case
- devre sinyal ara belleği
- (Askeri) trunk signaling buffer
- fiber optik ara yüzey ünitesi
- (Askeri) fiber optic interface unit
- hamur ara dinlendirme makinesi
- (Gıda) dough maturing machine
- hareketli ara yüzey
- (Tıp) moving-belt interface
- menzil ara bölge deposu
- (Askeri) intermediate depot