O kişisel görünüşünü çok umursar.
- She cares a lot about her personal appearance.
Onun görünüşü ve davranışı beni ondan utandırdı.
- His appearance and behavior made me ashamed of him.
Dış görünüşlere aldanmayın.
- Don't be fooled by appearances.
İnsanları dış görünüşüyle yargılamayın.
- Don't judge a person by his appearance.
Bir insanı görünümü ile yargılamayın.
- Don't judge a man by his appearance.
Avcı gökyüzünün görünümünü araştırdı.
- The hunter explored the appearance of the sky.
Onun görünmesi partiyi canlandırdı.
- His appearance animated the party.
O, dışarıya belli etmedi.
- She managed to keep up appearances.
Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.
- Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance.
Onun aniden ortaya çıkması hepimizi şaşırttı.
- His sudden appearance surprised us all.
Senin aniden ortaya çıkman beni şaşırttı.
- Your sudden appearance surprised me.
İlk görüntüsünü bir müzisyen olarak yaptı.
- She made her first appearance as a musician.
Büyük bir adam görüntüsünü önemsemez.
- A great man doesn't care about his appearance.
İnsanları görünüşle yargılama.
- Don't judge people by appearance.
Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
- One will be judged by one's appearance first of all.
Tom zayıf görünmek istemez.
- Tom doesn't want to appear weak.
Bizzat görünmek zorundasın.
- You have to appear in person.
Asla reddedemeyeceğin iki şey vardır, seks ve televizyona çıkmak.
- There are two things you never turn down: sex and appearing on television.
Kız hasta görünüyordu.
- The girl appeared sick.
The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?
- Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents?
Karanlıkta bir şekil belirdi.
- A form appeared in the darkness.
Perdede bir kızın silueti belirdi.
- A silhouette of a girl appeared on the curtain.
Tanınmış psikolog görünüşte amcama benziyor.
- The prominent psychologist resembles my uncle in appearance.
Oğlan görünüşte hafifçe babasına benziyordu.
- The boy faintly resembled his father in appearance.
She just put in an appearance, but then left the meeting.
O, güçlü ve sağlıklı gözüküyor.
- He appears to be strong and healthy.
O hiç gözükmedi, bu onu huzursuz etti.
- He did not appear at all, which made her very uneasy.
Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.
- No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances.
Dış görünüşlere aldanmayın.
- Don't be fooled by appearances.
Judge not according to the appearance. --John. vii. 24.
The patient had a small bowel obstruction and there was no appearance until after the obstruction resolved.
And now am come to see . . . It thy appearance answer loud report. --Milton.
Will he now retire, After appearance, and again prolong Our expectation? --John Milton.
There was a strange appearance in the sky.
His sudden appearance surprised me.
Tom hasn't made an appearance yet.
- Tom hasn't yet made an appearance.
Tom hasn't yet made an appearance.
- Tom hasn't made an appearance yet.
The Chilean Amphijubula Schust. (Schuster, 1970a) which has the facies of a small Frullania and agrees with Frullania in leaf insertion and branching, has a nontiered seta with 16 epidermal cell rows surrounding 4 inner rows.
And God ... said, Let ... the dry land appear.
A great writer appeared at that time.
The question of money always rears its ugly head in the matters of business.
... He learned important lessons about resolve, about avoiding the appearance of appeasement ...
... appearance ...